Bağırsağımızda bulunan yararlı mikroorganizmaların besin kaynağı prebiyotikler, sindirim sistemini düzenleyerek, bağırsakların tertipli çalışmasını sağlıyor. Bedenimizle dostluk kuran mikro canlılar olan probiyotikler ise sindirim sistemindeki makus bakterilere karşı savaş açarak bağışıklık sisteminin güçlendirilmesini destekliyor. Üstelik kilo denetimi sağlamada da çok etkililer.
Postbiyotikler ise bir adım daha öne geçip probiyotiklerin tesirlerinin devamlılığını sağlayarak sağlıklı bir sindirim sistemi için son noktayı koyuyor. Araştırmalar, diyabetten kansere kadar epey sayıda sıhhat meselesinde yetersiz pre-pro-post biyotiklerin tesiri olduğunu gösteriyor.
Mikrobiyotanın sıhhati postbiyotiklerin elinde şekilleniyor
Postbiyotikler, bağırsak işlevlerini düzelten fonksiyonuyla bedenimizi paylaştığımız virüs, parazit, mantar üzere mikroorganizmaların oluşturduğu mikrobiyotanın başrol oyuncusudur. Mikrobiyota sıhhati denilince hepimizin aklına birinci vakit içinderda probiyotikler geliyor. Artık hepimiz probiyotiklerin kâfi ölçüde alındıklarında mikrobiyotayı düzenleyip geliştirerek sıhhatimizi olumlu etkilediğini biliyoruz. Probiyotiklerin yanı sıra mikrobiyatanın şekillenmesinde kıymetli olan bir husus da postbiyotikler. Yoğurt, kefir, tarhana, salamura edilmiş sebzeler, lahana turşusu üzere fermente besinleri çoğunlukla tüketerek postbiyotiklere hayatınızda daha fazla yer açabilirsiniz.
Gerilim mikrobiyotanın istikrarını bozuyor
Tıbbın babası olarak anılan Hipokrat’ın “Bütün hastalıklar bağırsakta başlar, bağırsak hasta ise bedenin geri kısmı da hastadır” kelamlarıyla milattan evvelki devirde mikrobiyota konusuna dikkat çekmiştir. Bedenimiz bakteri, virüs, parazit, mantar üzere mikroorganizmaların da barındığı kompleks bir sistemdir. Mikrobiyota içeriğimiz doğumdan daha sonrasında oluşmaya başlar. Genetik faktörler, doğum formu, beslenme biçimi ve çevresel faktörlere nazaran şekillenir. Sistemsiz ve yetersiz beslenme, gerilim ve kimi ilaçların kullanması mikrobiyotanın istikrarını bozuyor.
Yapılan son araştırmalarda postbiyotiklerin antioksidan kaynağı olarak iltihabı ve diyabeti engelleyen, tansiyonu denetim altına alan tesirleri gözlenmiştir. Canlı bakterilerden salgılanan ya da parçalanma kararı ortaya çıkan metabolit yan eserler olan postbiyotikler, ömür döngüsünün sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi için kilit bir vazife görüyor.
Postbiyotikler ise bir adım daha öne geçip probiyotiklerin tesirlerinin devamlılığını sağlayarak sağlıklı bir sindirim sistemi için son noktayı koyuyor. Araştırmalar, diyabetten kansere kadar epey sayıda sıhhat meselesinde yetersiz pre-pro-post biyotiklerin tesiri olduğunu gösteriyor.
Mikrobiyotanın sıhhati postbiyotiklerin elinde şekilleniyor
Postbiyotikler, bağırsak işlevlerini düzelten fonksiyonuyla bedenimizi paylaştığımız virüs, parazit, mantar üzere mikroorganizmaların oluşturduğu mikrobiyotanın başrol oyuncusudur. Mikrobiyota sıhhati denilince hepimizin aklına birinci vakit içinderda probiyotikler geliyor. Artık hepimiz probiyotiklerin kâfi ölçüde alındıklarında mikrobiyotayı düzenleyip geliştirerek sıhhatimizi olumlu etkilediğini biliyoruz. Probiyotiklerin yanı sıra mikrobiyatanın şekillenmesinde kıymetli olan bir husus da postbiyotikler. Yoğurt, kefir, tarhana, salamura edilmiş sebzeler, lahana turşusu üzere fermente besinleri çoğunlukla tüketerek postbiyotiklere hayatınızda daha fazla yer açabilirsiniz.
Gerilim mikrobiyotanın istikrarını bozuyor
Tıbbın babası olarak anılan Hipokrat’ın “Bütün hastalıklar bağırsakta başlar, bağırsak hasta ise bedenin geri kısmı da hastadır” kelamlarıyla milattan evvelki devirde mikrobiyota konusuna dikkat çekmiştir. Bedenimiz bakteri, virüs, parazit, mantar üzere mikroorganizmaların da barındığı kompleks bir sistemdir. Mikrobiyota içeriğimiz doğumdan daha sonrasında oluşmaya başlar. Genetik faktörler, doğum formu, beslenme biçimi ve çevresel faktörlere nazaran şekillenir. Sistemsiz ve yetersiz beslenme, gerilim ve kimi ilaçların kullanması mikrobiyotanın istikrarını bozuyor.
Yapılan son araştırmalarda postbiyotiklerin antioksidan kaynağı olarak iltihabı ve diyabeti engelleyen, tansiyonu denetim altına alan tesirleri gözlenmiştir. Canlı bakterilerden salgılanan ya da parçalanma kararı ortaya çıkan metabolit yan eserler olan postbiyotikler, ömür döngüsünün sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi için kilit bir vazife görüyor.