CHP'li Süleyman Bülbül: Hukuk krizi Türkiye'yi geriye götürüyor

ahmetbeyler

New member
CHP'li Süleyman Bülbül: Hukuk krizi Türkiye'yi geriye götürüyor
TBMM Adalet Komisyonu Üyesi ve CHP Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’e “Adalet Raporu” sundu. Raporda, “Türkiye’de son 18 yılda birçok alanda geriye gidişler, Cumhuriyetten ve kazanımlarından kopuş gözlemlenmekte, bunların başında da hukuk krizi gelmektedir. Gelinen noktada tek kişi yönetimi ve olağan hale gelmiş hak ihlalleri zinciri ile hak-hukuk-adalet kavramları hava gibi su gibi bir ihtiyaç oldu” denildi.

CHP Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül, AKP dönemindeki hukuk krizlerini ele alarak ‘Adalet Raporu’ hazırlayarak Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’e iletti. Bülbül’ün beş başlık altında hazırladığı raporundan dikkat çeken saptamalar şöyle:

ADALET VE ERİŞİM İHLALLERİ


İhlal kararlarının temel hak ve özgürlüklerin dağılımında ilk sırada yüzde 52 ile adil yargılanma hakkı yer almaktadır. Yani, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde yer alan toplam 23 temel haktan biri olan Adil Yargılanma Hakkının ihlali tüm ihlallerin yarısından fazlasını teşkil etmektedir. Bir diğer yandan 220 bin 985 adet başvuruda kabul edilmezlik kararının oranı yüzde 90 iken incelemeye alınan başvuruların sadece yüzde 4’ü hakkında ihlal kararı verilmiştir. Bir yargı sisteminde belki de en önemli ve temel basamak adil yargılanma hakkıdır. AKP hükümeti tarafından yıllar içinde tüketilen bu ilkeyi anlamlı kılan bağımsız ve tarafsız yargı, bağımlı ve taraflı hale getirilmiştir.

SALGIN KRİZİNİ FIRSATA ÇEVİRMEK

Halkın bilgi edinme ve haber alma hakkı engellenerek her gün ilan edilen hasta sayıları karşısında sağlık sistemi çökmüştür. Bir diğer yandan ekonomik kriz toplumun her kesiminde en sert şekilde hissedilmiştir. Böylesine bir dönemde ise ülkeyi yönetmekle görevli olan AKP iktidarı krizi kendi lehine fırsata çevirmiştir. Pek çok yasama faaliyeti de salgın bahane edilerek yapılmıştır. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile hapishanelerde sayısız hak ihlali yaşanırken, koronavirüs tedbirleri öne sürülerek düşünce suçlarıyla ilgili gazeteciler, yurttaşlar, yazarlar, siyasetçiler içerideyken AKP iktidarı, kamu güvenliğini tehdit edenlere, kadına şiddet uygulayan faillere özel af çıkarılmıştır. Bu dönemde bir diğer önemli değişiklik tüm ülkenin karşı çıktığı çoklu baro kanunu oldu. Kanunu protesto etmek isteyen baro başkanlarının yürüyüşü engellenmiş, koronavirüs tedbirleri gerekçe gösterilerek Ankara’da gerçekleştirilecek olan miting yasaklanmıştır. Hak ve özgürlüklerin iktidar tarafından keyfi olarak kısıtlanmasını beraberinde getiren bu süreç sadece mevzuatın dönüştürülmesi açısından değil idari para cezaları açısından da iktidara kazanç unsuru olarak görüldü. Sokağa çıkma yasakları esasen hukuka uygun değilken verilen para cezalarının da meşru bir zemine sahip olduğunu söylemek mümkün değildir.

TEMEL HAKLAR


Bu yıl açıklanan son rakamlara göre, Türkiye’ye karşı açılan AİHM dava sayısı 3 bin 645 iken bu davaların yüzde 88,5’inde AİHM, en az bir hak ihlali olduğuna hükmetti. Son 60 yıl içinde Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin hiçbir maddesini ihlal etmediğine hükmedilen karar sayısı sadece 87 bin 29. Karar için bekleyen dosyalar arasında da Türkiye 9 bin 236 dosya sayısı ile Rusya’nın ardından ikinci sırada yer aldı. Haklarımızı kullanmamız tek adam rejiminde bu kadar zorken mart ayında başlayan pandemi insan haklarını derinden etkiledi. Her ne kadar ‘salgın yoksul ya da zengin fark etmiyor’ dense de AKP iktidarının yarattığı eşitsizlik ortamında işçiler, yoksul kesim ve aileleri gerek sağlık hakkına gerekse eğitim hakkına erişememektedir. Bu kapsamda aşağıda temel haklardan olan bilgi edinme hakkı, toplanma ve gösteri yürüyüşü hakkı, güvenli ve sağlıklı koşullarda çalışma hakkı, sağlık hakkı, eğitim hakkı, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı, çevre hakkı yaşanılan kriz dönemi çerçevesinde değerlendirilmiştir.

HAPİSHANELERİN DURUMU


Son 5 yılda 94 yeni hapishane inşa edilmiş ve toplam hapishane sayısının 355’e yükselmiştir.113 AKP'nin iş başına geldiği 2002 yılında cezaevlerinde 59 bin 429 kişi varken, bugün sayı neredeyse 300 bin olmuştur. Hapishanelere yönelik olması geliştirilmesi gereken bakış açısı dışında mahpuslar hapsedilirken gerçekleştirilen eylemler, öncelikle sağlık hakkını, eğitim hakkını, iletişim hakkını ve kişisel verilerin korunması hakkını ihlal etmektedir. Halihazırda gerçekleşen ihlaller yeterince fazlayken, hapishanelerdeki eksikliklere bir de koronavirüs salgını eklenmiştir. Mahpuslar koğuşlarının kalabalık, yatakların birbirlerine yakın mesafede olduğunu, bu yakınlıkta uyumak zorunda kaldıklarını, sosyal mesafe koyamadıklarını, açık hapishanelerde farklı koğuşlarda kalan mahpusların ortak alanlarda ve yemekhanelerde bir araya gelmek zorunda kaldıklarını pek çok kez aktardılar. Tüm bunlar kapsamında hapishanelerin iyileştirilmesi için acil olarak adımların belirlenmesi gerekmektedir.

KADIN HAKLARI


En az bir kez eşinden fiziksel veya duygusal şiddet gören kadın oranının en yüksek olduğu ülke yüzde 38 ile Türkiye’dir. Şiddet olaylarının yüzde 92’si ise istatistiklere intikal etmemektedir. Son 10 yılda 2550’den fazla kadın şiddet görerek hayatını kaybederken, AKP iktidara geldiği günden 2020 mart ayı itibariyle en az 15 bin 557 kadının yaşam hakkı ihlal edildi. 2020 yılında eylül ayına kadar Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun verilerine göre 209 kadın öldürüldü, kadın şüpheli olarak ölü bulundu. Sadece ağustos, eylül ve ekim aylarında ise 64 kadın öldürüldü. Koronavirüs ile birlikte hayat kadınlar için daha çok zorlaştı. Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi’nden (ŞÖNİM) alınan bilgilere göre, sığınma evlerinde şiddet tehdidi altında bulunan kadınlar dışında yeni başvuru kabul edilmemekte. Örneğin kapasite sıkıntısı yaşandığı için yalnızca barınma talep eden kadınlar sığınma evine kabul edilemiyor. Kadınların yaşam hakkının korunmasını temel alan İstanbul Sözleşmesi tartışmaya açılarak, sözleşmeye yönelik saldırılar AKP iktidarı tarafından durmak bilmedi. Kadınlara verilen hakların uygulanabilmesi ve kadınların hayatta kalması için toplumda bir nevi bir mücadele yürütülüyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun verilerine göre kadınlar çoğunlukla eşleri tarafından öldürülürken eşit ve özgür yaşam hakkının İstanbul Sözleşmesi olmadan yerine getirilmesi mümkün değildir.
 
Üst