Muhendis
New member
Mentol bir fazlaca eserde karşımıza çıkan bir organik kimyasal haline geldi. Şekerden tutun da çay, dondurma hatta çikolata da bile mentol görmek artık mümkün. Bu kadar sık görmemizin sebebi aslında verdiği o ferahlık ve serinlik hissini sevmemiz. Pekala nasıl oluyor da bu bitki ağzımıza soğukluk hissi veriyor?
Kaynak: https://www.iflscience.com/scientists…
Mentollü bir şey tükettiğinizde akabinde gelen o serinlik hissini kesinlikle fark etmişsinizdir.
Mentollü bir sakız çiğnediğinizde yahut şampuan kullandığınızda anında bir serinlik hissedersiniz. Bu nasıl oluyor gelin bir bakalım.
Sinirler, elektrik akımları halinde bilgi taşıyan beynin kablolarıdır.
Sinir sistemimizde cildimizden beyne uzanan bir dizi hudut ise sıcaklıktaki değişiklikleri algılama fonksiyonunu görür. Sıcaklık değişimini algılayan reseptör proteini TRPM8 olarak isimlendirilir ve soğuğu algılayan tüm hudut hücrelerinde bulunur.
TRPM8 isimli protein sıcaklıktaki değişimi algılayarak kalsiyum iyonlarının girişine müsaade verir.
TRPM8’nin bunu nasıl yaptığı tam olarak bilinmiyor. Beden sıcaklığında bir düşüş olduğunda, TRPM8 form değiştiriyor ve açılıyor, bu biçimdece kalsiyum iyonlarının hudut hücresine girmesine müsaade veriyor. Bedende gerçekleşen bu akım, beyni ısı düşüşü konusunda uyarıyor.
TRPM8’i harekete geçiren tek şey yalnızca sıcaklık düşmesi değil natürel ki.
Nane ve öteki nane yağlarında bulunan mentol ismi verilen organik kimyasal da bir biçimde TRPM8’i harekete geçiriyor. Yani mentollü eserler tükettiğimizde bu sonlar uyarılıyor ve biz de soğukluk hissetmiş oluyoruz.
Örneğin nane şekeri, soğuk algılayan hudutlarda bahsetmiş olduğumiz TRPM8’i harekete geçirir ve ağzınızı anında bir serinlik hissi gelir.
Şeker bittikten daha sonra bile bir ölçü mentol ağzınızda kalır ve hudutları etkin meblağ. Naneli şekerden daha sonra su içtiğimizde de o serinlik geri geri gelir. Bunun sebebi bir yudum suyun bile sonları harekete geçirmesidir.
Sonuç olarak, mentol aslında beynimizi kandırıyor da diyebiliriz.
Vücudumuzda soğuğu algılayan proteini harekete geçirerek aslında soğuk hissetmediğiniz biçimde soğuk hissettiğimiz sinyalini beynimize yollamış oluyor.
Acı biberin verdiği ısı hissi de mentolün verdiği soğuklukla şimdi tıpkı biçimde gerçekleşir.
Acı yahut baharatlı yiyeceklerin birçok, kapsaisin ismi verilen bir kimyasal içerir. Bu kimyasal, TPVR1 (soğuk yahut sıcağı algılayan bir öteki protein) ismi verilen bir proteini aktive ederek sıcak basmasını ve terlememizi sağlar. Yani bunların yaşanması biberin özelliğinden değil, derideki sonları sıcakta harekete geçiren proteinin kapsaisin unsuruna karşı hassas olmasındandır.
Aslında nanenin verdiği bu serinliğin yahut biberlerin verdiği acılığın bitkilerin kendilerini korumak için buldukları bir yol olduğunu biliyor muydunuz?
Bitkiler muhtemelen bir savunma sistemi olarak kullanmak için kimi bileşikler geliştirdiler. Yani başlarda bu kadar acı olmayan bitkiler, insanları ve hatta hayvanları kendilerinden uzak tutmak için farklı bileşikler üretmeye başladılar zira kestirim edeceğiniz üzere nane yahut biber üzere acılık üreten bitkilerin yenme mümkünlüğü daha düşüktü. çabucak sonrasındasında tohumlarını yayarak genlerini daha sonraki kuşaklara aktardılar ve şuanda tükettiğimiz hâllerine gelmiş oldular.
Kaynak: https://www.iflscience.com/scientists…
Mentollü bir şey tükettiğinizde akabinde gelen o serinlik hissini kesinlikle fark etmişsinizdir.
Mentollü bir sakız çiğnediğinizde yahut şampuan kullandığınızda anında bir serinlik hissedersiniz. Bu nasıl oluyor gelin bir bakalım.
Sinirler, elektrik akımları halinde bilgi taşıyan beynin kablolarıdır.
Sinir sistemimizde cildimizden beyne uzanan bir dizi hudut ise sıcaklıktaki değişiklikleri algılama fonksiyonunu görür. Sıcaklık değişimini algılayan reseptör proteini TRPM8 olarak isimlendirilir ve soğuğu algılayan tüm hudut hücrelerinde bulunur.
TRPM8 isimli protein sıcaklıktaki değişimi algılayarak kalsiyum iyonlarının girişine müsaade verir.
TRPM8’nin bunu nasıl yaptığı tam olarak bilinmiyor. Beden sıcaklığında bir düşüş olduğunda, TRPM8 form değiştiriyor ve açılıyor, bu biçimdece kalsiyum iyonlarının hudut hücresine girmesine müsaade veriyor. Bedende gerçekleşen bu akım, beyni ısı düşüşü konusunda uyarıyor.
TRPM8’i harekete geçiren tek şey yalnızca sıcaklık düşmesi değil natürel ki.
Nane ve öteki nane yağlarında bulunan mentol ismi verilen organik kimyasal da bir biçimde TRPM8’i harekete geçiriyor. Yani mentollü eserler tükettiğimizde bu sonlar uyarılıyor ve biz de soğukluk hissetmiş oluyoruz.
Örneğin nane şekeri, soğuk algılayan hudutlarda bahsetmiş olduğumiz TRPM8’i harekete geçirir ve ağzınızı anında bir serinlik hissi gelir.
Şeker bittikten daha sonra bile bir ölçü mentol ağzınızda kalır ve hudutları etkin meblağ. Naneli şekerden daha sonra su içtiğimizde de o serinlik geri geri gelir. Bunun sebebi bir yudum suyun bile sonları harekete geçirmesidir.
Sonuç olarak, mentol aslında beynimizi kandırıyor da diyebiliriz.
Vücudumuzda soğuğu algılayan proteini harekete geçirerek aslında soğuk hissetmediğiniz biçimde soğuk hissettiğimiz sinyalini beynimize yollamış oluyor.
Acı biberin verdiği ısı hissi de mentolün verdiği soğuklukla şimdi tıpkı biçimde gerçekleşir.
Acı yahut baharatlı yiyeceklerin birçok, kapsaisin ismi verilen bir kimyasal içerir. Bu kimyasal, TPVR1 (soğuk yahut sıcağı algılayan bir öteki protein) ismi verilen bir proteini aktive ederek sıcak basmasını ve terlememizi sağlar. Yani bunların yaşanması biberin özelliğinden değil, derideki sonları sıcakta harekete geçiren proteinin kapsaisin unsuruna karşı hassas olmasındandır.
Aslında nanenin verdiği bu serinliğin yahut biberlerin verdiği acılığın bitkilerin kendilerini korumak için buldukları bir yol olduğunu biliyor muydunuz?
Bitkiler muhtemelen bir savunma sistemi olarak kullanmak için kimi bileşikler geliştirdiler. Yani başlarda bu kadar acı olmayan bitkiler, insanları ve hatta hayvanları kendilerinden uzak tutmak için farklı bileşikler üretmeye başladılar zira kestirim edeceğiniz üzere nane yahut biber üzere acılık üreten bitkilerin yenme mümkünlüğü daha düşüktü. çabucak sonrasındasında tohumlarını yayarak genlerini daha sonraki kuşaklara aktardılar ve şuanda tükettiğimiz hâllerine gelmiş oldular.