Kendi ayağımıza kurşun sıkıyoruz…

Semerkant

Global Mod
Global Mod
Yerini ve hedeflerini bulmayacağını bile bile; 2018 yılında kaleme alıp, yayımladığım, “ Alanya büyümüyor, obezleşiyor” adlı yazımı, geçtiğimiz Salı günü (güncelleştirerek) yine yayımladım. Yıllardır yazıyor, çiziyor ve uyarıyoruz.. Ancak ne yazarsak yazalım, ne söylersek söyleyelim; yazdığımızla, söylediğimizle kalıyoruz. Biz yazıyor, biz okuyoruz. O kör olasıca “her şeyi ben bilir, ben yaparım” mantığını bir türlü değiştirtemiyoruz. Bu mantığı değiştirtemediğimiz için de değişen hiçbir şey olmuyor. Geçmiş dönem yöneticilerinin yaptıkları hataları, günümüz yöneticileri de yapıyor. Alanya’nın çarpıla çarpıla betonlaşmasına ve obezleşmesine göz yumuluyor; hatta ve hatta katkıda bulunuluyor. … … Üzülüyor insan doğal olarak. Hadi biz beceremiyor, anlatamıyoruz derdimizi.. Bu çarpılmaya, bu obezleşmeye neden olan muhteremler, her fırsatta yurt dışına da girip çıkıyor. Gidip, gördüğü ülkelerin kentleriyle; yaşadıkları ve yönettikleri bu kenti, hiç kıyaslamıyorlar mı, aradaki farkı görmüyorlar mı; anlamakta zorlanıyor insan. O zaman diyorsunuz ki, evet görmüyorlar ya da görmezden geliyorlar. Sağa sola boş boş bakınıp, geri dönüp, geliyor; bıraktıkları yerden, “Alanya’yı obezleştirmeye devam ediyorlar.” Yani? Yani, “Bu adamlar, şöyle bir uygulama yapmış, çok da güzel olmuş. Böyle bir güzellik Alanya’ya da yakışır; bu güzelliği, beynimize nakşedip, Alanya’ya da taşıyalım…” diye düşünmüyorlar. * * * Alanya, dağ ile deniz arasına sıkışmış dar bir bölge. Arazi değerli. Böyle bir bölgede belediyecilik yapmak, çağın gereksinimlerini karşılayacak plan ve projeler üretip, uygulamak ve de uygulatmak elbette kolay değil. Ancak bu gidişat da iyi bir gidişat değil. Çarpıldıkça, çarpılıyor Alanya. İşte örnekleri. Yeni imara açılan bölgelerin ne yolları yol, ne kaldırımları kaldırım. Geçmişten hiç ders almıyoruz, almaya da niyetli görünmüyoruz. Geçmişten ders almadığımızın en güzel örneği; kentsel dönüşüm adı altında yapılan binalar. Hiçbirinin otoparkı yok. Ama ağzını açan yetkili yetkisiz herkes, il olmaktan söz ediyor. Söz ediyor etmesine de; bu koşullarda nasıl il olunacak, düşünen yok. Bu yollar, bu sokaklar “İlçe Alanya’nın” trafiğini kaldırmıyor; “İl Alanya’nın”, trafiğini nasıl kaldıracak. Hadi bu yıl, öyle ya da böyle bir şekilde idare edilecek. Ya sonraki yıllarda ne olacak? Önümüzdeki yıl bu araçlar, tampon tampona seyredecek. Bir sonraki yılda da trafik tümden kilitlenecek. Alanya, bu koşullarda mı il olacak? * * * Kaldı ki, il olmaktan da vazgeçtim; araç trafiğini çözememiş, sahillerini yitirmiş / yitirmeye de devam eden, yeşil alanlarını tüketmiş, beton yığınına dönüşmüş bir Alanya’ya, nasıl turist gelecek? Sahillerimizin SOS verdiği gibi giderek yoğunlaşan araç trafiğini kaldırmayan cadde ve sokaklarımız da SOS veriyor artık. Siz buna bir de (yine giderek artan) iki tekerli orman kaçkınlarının yarattığı “gürültü kirliliğini” ekleyin. Sizce de kendi ayağımıza kurşun sıkmıyor muyuz? “Sahillerimiz eriyor, kumumuz yok oluyor çünkü doğaya bilinçsizce müdahale ediliyor” dedik; itirazlar geldi; yok öyle değil, böyle diye. Kimse maval okumasın bana, ben gördüğüme bakarım. Sahillerimiz her geçen yıl, bir önceki yıla göre daralıyor; kum kayboluyor. İşte Tosmur Sahilinin durumu. İşte Keykubat Sahilinin durumu. Dün evimin önündeki Keykubat Sahillerini dolaştım. Panorama Otel önündeki kumsal alan yok olmak üzere. Neden? Çünkü mendirekler, denizin doğal kum akış düzenini bozdu. Bozmaya da devam ediyor. Ve edecek. Neden doğayla, neden bilimle inatlaşıyoruz? Neden, niye, niçin?

ircfrm.net için Yenialanya-com sitesinden alıntı yapılmıştır.
 
Üst