Salı günü yayımlanan “Düşmeye gör cavırın(!) eline” adlı yazım, makale ölçütlerini aşan bir uzunlukta olduğu için; okurlarımı sıkmamak açısından; ilk kez, yazma ilkelerimi çiğneyerek, anılan yazımda hoşsohbet bir üslup kullanmak istedim. Sanırım yadırgandım ve yanlış anlaşıldım. Değerli okurum Ramazan Tığlı kardeşim de; yazılarımda ilk kez kullandığım bu üslubu yadırgamış olmalı ki; yazıma (her zaman ki beyefendi kişiliğiyle) şöyle bir eleştiri getirmiş. “İlk defa bazı görüşlerinize katılmıyorum…” deyip; katılmadığı görüşlerini sıralamış. “1.Devletler aynı insanlar gibi kendi çıkarlarını düşünürler. Batı bize şunu dayattı deyip, suçu karşı tarafa yüklemeyelim önce iğneyi kendimize batıralım. Uyanık olup, bu oyunu bozalım. 2. Hiçbir Batı Ülkesi, “BENİM DİLİM, ANADİLİN OLMALI” demez. Tam tersine, EU ülkelerinin imzaladığı Kopenhang ve Helsinki kriterlerine göre HERKESİN ANADİLİNİ KULLANMA HAKKI VARDIR. Bu nedenledir ki, Avrupa’daki yerleşik Türklerin 6–16 yaş arasındaki çocukları okullardaki ANADİL derslerine katılırlar. Hatta Türkçe öğretmenlerinin maaşlarını Avusturya ve Almanya’nın Bayern Eyaleti öder. 3.Yine EU ülkeleri asimilasyonu değil entegrasyonu savunurlar. Biz de entegrasyonu destekliyoruz. Yani herkes kendi kültürünü, dilini, dinini, adetlerini, gelenek ve göreneklerini koruyup yaşatsın ama diğer kültürlere de saygı gösterip, uyum sağlasın.” * * * Değerli okurum, güzel insan Sayın Tığlı, Haklısın, elbet devletler de insanlar gibi kendi çıkarlarını düşünür. Yerden göğe haklısınız; Batı ya da Doğu (ya da her neyse) bize dayattı diye, elbette o yakışıksız dayatmalara pabuç bırakmamalı, onların güdümüne girmemeliydik. Ama girdik. Çünkü Ulu Önder’imiz, çok zamansız vefat etmiş; o kararlı ve güçlü irade ortadan kalkmıştı. Onun makamına oturanlar onun yerini dolduramadılar. Önce O’nun, “tam bağımsızlık” ilkesi çiğnenerek (ya da çiğnenmesine izin verilerek) ülkemizin geleceği heba edildi. Onun bu coğrafyanın küllerinden, bin bir meşakkatle yaratığı tüm altyapı, Dünyanın en büyük sömürgeci gücü Amerika’nın telkinleri ve oyunlarıyla bozulup, çökertildi ve onun güdümüne girildi. Ve giderek Amerika’nın, bilinçaltı ve bilinçüstü telkinlerinin esiri olundu. * * * Dil konusunda da haklısınız Sayın Tığlı Dostum… Elbette gücü ya da emeli ne olursa olsun; Batılı ya da Doğulu, hiçbir ülke; “benim dilimi konuşacaksın” diye dayatmaz. Aleni böyle bir istekte bulunmaz, bulunamaz. Bu sömürünün, bu isteğin, bambaşka yolları ve yöntemleri vardır. Gel Alanya’ya ya da git her hangi bir turizm kentine; bak bakalım, kaç Türkçe tabela göreceksin? Siyasilerimizin diline bak, turizmcilerimizin diline bak, okullarımızın öğretim dillerine bak. Nece konuşuyor, nasıl konuşuyorlar. Öztürkçe sözcüklere nasıl yaklaşıyorlar. Atatürk’ün yabancı dillere karşı kurduğu Türk Dil Kurumu bile kapatılma aşamasında. … … Ben anılan yazımda, bu konuları esprili bir dille anlatmak istedim sadece. Olay budur. * * * Kadim dostum Sevgili Dr. Hüseyin Kan da anılan yazımda; “Köy Enstitülerinin Kapatılmasıyla ilgili verdiğim bilgiyi eksik ve yanıltıcı bulmuş; sağ olsun, konuya açıklık getirmiş. Saptamanız ve verdiğiniz bilgiler son derece yerinde ve haklısınız Sayın Doktorum. Yazımın giriş bölümünde de belirttiğim gibi; anılan yazım, makale ölçütlerini aşan bir uzunlukta olması nedeniyle fazla detaya gir(e)medim. Haklısınız, Köy Enstitülerinin kapatılma girişimleri; CHP’nin iktidarda olduğu günlerde, CHP Milletvekillerinin bu okullara muhalefetiyle başlamış; zaman içinde de özü ve kimliği yitirtilen bu güzide okullarımız; Menderes İktidarı döneminde tamamen kapatılmıştır. Düzeltir, ilginize teşekkür ederim.
ircfrm.net için Yenialanya-com sitesinden alıntı yapılmıştır.
ircfrm.net için Yenialanya-com sitesinden alıntı yapılmıştır.