Bu yazı 1 yıl önce yine bu köşede yayınlanmıştı… Dün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’ydü… Benim açımdan değişen hiçbir şey yok… Buyurun hafızaları tazeleyelim… İyisiyle, kötüsüyle, acısıyla, tatlısıyla, bu meslekte nerden bakarsanız bakın, 35 yılım geçti… Dile kolay, tam “35 yıl”… Başkaca bir işim ya da mesleğim olmadı hiç… Hayatımı idame ettirmek için kazanmam gereken parayı sadece ve sadece bu mesleği yaparak elde ettim… Yanından, kıyısından, köşesinden, ucundan da olsa başka hiç bir iş yapmadım, daha doğrusu “yapamadım, beceremedim”… Gazeteciliğin tanımında olduğu gibi, “geçimini bu meslekten sağlayan” tam bir “emekçi” olduğum için, “gazeteci” sıfatını çok yakıştırırım kendime… Yazılarımı, haberlerimi beğenirsiniz, beğenmezsiniz, okursunuz, okumazsınız, bunlar ayrı konular… Ama ben “gazeteciyim, bu tanıma uyuyorum… Bunun için de “ 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü” benim için de özel bir gün elbette… Ancak gerek mesleğimle ilgili gerek özel yaşamımla ilgili bu tür “özel günleri” oldum olası sevemedim gitti… Bugün bizim için özel bir gün ya, dün bu yazıyı yazmak için bilgisayarın başına oturduğum anda şöyle dedim kendi kendime… Son zamanlarda olduğu gibi, yıllardan beri hep başkalarını eleştirdik, başkalarının “tavuğuna kışt” dedik, bugün de kendimize batıralım çuvaldızı… Demez olsaydım… Gazetecilik mesleğinin son yıllarda geldiği noktayı düşündükçe “yüzüm kızardı, utandım”… Özellikle de kendilerini “ulusal medya” diye tanımlayanların durumu… Büyük çoğunluğu “iktidar yanlısı”… Hatta “fanatik taraftarı”… Bir de “iktidar karşıtları” var, sayıları az da olsa… Bunlar da “fanatik düşman”… Mesleki açıdan birbirlerinden hiç farkları yok aslında… Al birini vur ötekine “aynı ses gelir”… “Bizim yaptığımız gazetecilik değil” diye bağırırlar… Bunların ne “inandırıcılıkları” kaldı ne “güvenirlilikleri”… Yaptıkları tek şey, iktidarın lehine ya da aleyhine “algı yaratma” operasyonu… Daha da açık ve net bir dille söyleyeyim… Yaptıkları, bu ülkenin insanlarını “aptal” yerine koymaktan başka bir şey değil… Oysa asıl aptal durumuna kendileri düşüyorlar… İnsanların kendilerine “inandıklarını” zannediyorlar” çünkü… Kendilerini “ulusal” olarak tanımlayan cenahın durumu son yıllarda böyle maalesef… Peki, yerel medyada durum nasıl… Bütün samimiyetimle söylüyorum… Yerel medya, yukarıda tarif ettiğim “ulusal medyaya” göre çok daha “masum”, çok daha “onurlu ve gururlu” çok daha özverili ve namuslu”… Yerel medyanın içinde yanlış yapanlar, hataya düşenler olmuyor mu… Elbette oluyor, olacaktır da… Bizler de insanız sonuçta… Şahsım adına bizim de hatalarımız oldu, yanlışlara imza attık… Ama bilerek, isteyerek, göz göre göre asla olmadı… Çok samimi söylüyorum… Yerel medyada görev yapan gazetecilerin büyük çoğunluğu, kendinden önce ait olduğu kenti düşündü ve düşünmeye devam ediyor… Gazetesiyle, televizyonuyla, gerçekten “inanılmaz derecede zorlaşan şartlar” altında ezilse de, her şeye rağmen “ayakta kalarak, ait olduğu kentin insanlarına hizmet vermeye devam etmenin derdinde… Yerel medyadaki gazeteciler, o kentin insanlarıyla beraber yaşamak zorunda, yeri geldiği zaman yüz yüze bakmak, selam vermek zorunda… Bilerek ve isteyerek, “başını öne eğecek, eğdirecek” hata yapma şansı da yok, lüksü de yok… Yıllardan beri böyle düşündüm, böyle hesap yaptım, olaya, mesleğime böyle baktım şahsen… Bu köşeden birilerini “eleştiriyor” ya da “övüyorsak”, vardır mutlaka bildiğimiz bir şeyler… Görevi, makamı, adı soyadı, cinsiyeti ne olursa olsun hiç kimseyle “şahsi husumetimiz” olmaz, olamaz… Sadece şahsım değil, çok yakından tanıdığım, bildiğim, yerel medyada görev yapan tüm ”gerçek basın emekçileri” için de geçerli bu sözler… Bazı “istisnalar” hariç tabi ki, onlar da kendilerini bilirler zaten, bu sözleri üzerlerine alınmazlar… Bu nedenlerle yerel medyanıza sahip çıkın… Nokta…
ircfrm.net için Yenialanya-com sitesinden alıntı yapılmıştır.
ircfrm.net için Yenialanya-com sitesinden alıntı yapılmıştır.