ÖZEL RÖPORTAJ/ YASİN KINAY KALEME aldığı bütün yazılarını takip ettiğim bu genç kardeşimin bilgi birikimi ve entelektüel zekâsı, akademik başarıları takdire şayan… Genç denilebilecek 30 yaşına bu kadar çok şeyi sığdırabilmiş olmasının ardında, büyük bir disiplin ve özveri yatıyor. Selim Han Yeniacun… Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde, “Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler” konusunda lisans eğitimini “İngilizce” olarak tamamlıyor. Hemen ardından “Azerbaycan Diplomat Akademisi’nde” bir yaz okuluna katılıyor. Ardından yine “Marmara Üniversitesi’nde “Politik tarih Ortadoğu ve Uluslararası İlişkiler” konusunda ilk yüksek lisansını tamamlıyor. İkinci yüksek lisansını ise “Kudüs İbrani Üniversitesi’nde İsrail Çalışmaları” alanında bitiriyor. Şu anda, “Çin Şangay Üniversitesi’nde Global İlişkiler” alanındaki doktora programında tez aşamasında. Akademik çalışmaları devam ederken, Araştırma- İnceleme, Osmanlı Tarihi, Siyaset- Politika kategorilerinde; - 1948 Arap- İsrail Savaşı, - 1967 Arap- İsrail Savaşı, - ABD’nin misyonerlik çalışmalarının ABD dış politikasına etkilerini ele aldığı “Osmanlı Suriye’sinde Bitmeyen Mücadele” adlı kitapları yayınlanıyor. Ayrıca 2015 yılında kurulan “İstanbul Fikir ve Eğitim Derneği’nin de” yönetim kurulu başkanlığını yürütüyor. Selimhan Yeniacun, Alanya’nın yetiştirdiği, üstün başarılara sahip birisi dersek hiç ama hiç abartmamış oluruz. Öncelikle kendisine ayırdığı zaman için çok teşekkür ediyorum. YASİN KINAY: Her hikâyenin bir başı var, şöyle soralım o zaman, Alanya’dan yola çıktın… SELİM HAN YENİACUN: Alanya’da, bu güzel bereketli memlekette heybemizi de bir miktar doldurarak “yola” çıktık. .. İnsan bunu İstanbul gibi büyük bir şehire gittiği zaman ancak idrak edebiliyor. Alanya gibi uluslararası bir hinterlanda sahip olan, pek çok milletten insanın birbiriyle yolunun kesişebildiği bir coğrafya büyümüş olmak, “uluslararası ilişkiler” öğrencisi olarak bana inanılmaz kolaylıklar sağladı. Çok kültürlü bir ortamda iletişim kurabilme deneyimi, dünyanın her yerinde ayaklarımın yere daha sağlam basmasını sağladı. Alanya, Akdeniz kültürünün “geniş ufkunu” bünyesinde barındırıyor. Bugün, Türk siyasetinde en üst düzeyde bir kariyere ulaşmış olan, “Sayın Dışişleri Bakanımız” hemşerimiz, Sayın Mevlüt Çavuşoğlu, şu anda “Cumhurbaşkanlığı Sözcümüz” olan Sayın İbrahim Kalın’ın ve Türk Siyasetinde “Türk Keneşi” gibi özellikli bir kurumun Genel Sekreter yardımcılığını, başarı ile yürüten, Sayın Ömer Kocaman’ın da Alanya gibi, yaradanın türlü zenginlikler bahşettiği topraklarda yaşamış olmalarının, bugün oldukları yere varmalarında önemli bir altyapı sağladığını düşünüyorum. YASİN KINAY: 30‘lu bu genç yaşında, farklı ülkelerde, birbirinden farklı zorlayıcı eğitimler, çekilen cefalar, gurbet ve sonucunda ulaştığın başarılı nokta… Seni yetiştiren aileyi bize biraz anlatır mısın, nasıl bir ortamda büyüdün ve “siyasi düşünce” olarak durduğun nokta neresi? SELİM HAN YENİACUN: Bu soruya şu şekilde cevap vermemin çok daha kıymetli olacağını düşünüyorum. Ben Alanya’da “mukaddesatçı, muhafazakâr” bir aileden geliyorum. Gençlik yıllarımda almış olduğum aile eğitimi ve terbiye beni bugün bulunduğum noktaya ulaştırdı. Bugün, dünyada vuku bulan global olayları “ülkemin al-i menfaatleri” doğrultusunda analiz edebilmemin temelinde, ailemden aldığım eğitim ve “Alanya Ülkü Ocakları” vasıtasıyla edindiğim “Ülkü “bulunmaktadır. Kendimi “Ülkücü Türk Milliyetçisi” olarak, tanımlıyorum. YASİN KINAY: Bugüne kadar hangi ülkelerde bulundun? SELİM HAN YENİACUN: Öğrencilik döneminde ailemin maddi imkanları elverdiği ölçüde fırsat buldukça dünyayı tanımaya ve akademik ilgi alanlarım doğrultusunda kendimi geliştirmeye çalıştım. İlk olarak lise ikinci sınıfta, 2007 Yılında Arabistan’da Umre ’ye gittim. Ardından 2008’de Türk İslam Coğrafyasının kalbi, Özbekistan, Türkistan, 2009 Amerika daha sonra 2011 İsrail’de bulundum. Bu seyahatler benim “Uluslararası İlişkiler” öğrenciliğim döneminde gerçekleştirdiğim seyahatler. Lisans eğitiminden sonra, 2013 yılında Azerbaycan’a, yine 2013 yılı içerisinde bir konferans için Ermenistan’da Erivan’a gittim. Bu sayede “Kafkas Coğrafyasını” kıyaslama imkânı buldum. Bu ülkeler dışında Birleşik Arap Emirlikleri’nde bulundum. Lübnan’da, Beyrut kentinde ciddi bir vakit geçirdim. Özellikle “Amerikan Misyonerlik” faaliyetlerinin Osmanlı dönemini tahkik etmek için, “Beyrut Amerikan Üniversitesi’nde” çalışmalar yaptım. Lübnan, Orta Doğu’nun küçük bir projeksiyonu, küçük bir portresi, Lübnan’da Orta Doğu’ya dair çok fazla şey öğrenilebiliyor. 2016 yılında devlet bursuyla gittiğim Kudüs’te, iki yıl yaşadım bu dönemde Filistin’i görme şansım oldu. Kudüs’te geçirdiğim iki sene boyunca, bir dönem “Yahudi Mahallesi” içerisinde, bir dönem “Arap Hristiyanlar” arasında, bir dönemde “Arap Müslümanlar” arasında farklı mahallelerde, farklı sosyal ortamlar içerisinde yaşayıp yerleşik hayatı gözlemledim. Bu süreç içerisinde, Amerika’da, Boston’a, Washington ve New York’a akademik çalışmalarım için arşiv araştırmalarına gittim. Sonra’ da 2018 yılında Çin’de başkent Şangay’da “Doktora” eğitimine başladın. Ayrıca imparatorluğun beş hanedanına başkentlik yapan, “İpek Yolunun” başlangıç noktası Shiyan kentini ziyaret ettim, ayrıca Pekin’i de ziyaret etme fırsatım oldu. Şanghay çevresindeki irili ufaklı tarım yapılan şehirlere de kısa ziyaretler yaptım. Bir “uluslararası ilişkiler öğrencisi” olarak Türkiye’nin zaten bulunduğu noktada tabiatında olan, doğu ve batıyı dengeleyip, bölgesinde bir güç olabilmesi için gerekli olabilecek, görülebilecek pek çok yeri ziyaret ettim. Ayrıca ülkemizin çevresindeki hem kritik çatışma bölgelerinde Türkiye’nin uğraştığı bölgelere ziyaretlerim oldu. Bu seyahatler, Orta Doğu ile alakalı olan fikirlerimi yazdığım eserleri, kitapları geliştiren, bina edilmesini sağlayan güçlü çimento oldu YASİN KINAY: Yurtdışındaki eğitim hayatından bizlere biraz bahseder misin? SELİM HAN YENİACUN: Hayat hikâyemde, başarıların olduğu kadar başarısızlıklar ve hayal kırıklıklarım da var. Bu noktaya varabildiysem, denemekten vazgeçmediğim içindir. Bunun için gerçekten çok emek harcadım, gayret gösterdim. Başarısızlığı ve olumsuzlukları bir kenara atıp, ortaya çıkan yeni şartlarda, kendimi motive etmenin yolunu bir şekilde bulabiliyorum. Nasipse bu sene “doktora tezimi” tamamlayacağım. Ondan sonra yeni bir sayfa, yeni bir öyküye başlayacağız… Lisans eğitiminden sonra, ilk yüksek lisansıma başladım. Akademik yolculuğumda karşıma çeşitli zorluklar çıktı. Bu zorlukları aşmam 2-3 sene sürdü. Sabrın sonu selamet, karşıma “Türkiye Cumhuriyeti” devlet bursu gibi kıymetli bir fırsat çıktı. Bu bursu tevdi edenler, şahsıma layık görenlere ve hepsinden önemlisi bu bursun kaynağı olan “Türk Vatandaşlarına” çok teşekkür ediyorum. Almış olduğum devlet bursuyla “Kudüs İbrani Üniversitesi’ne” gönderildim. Burada “Orta Doğu Araştırmaları” spesifik olaraksa “İsrail Politikası” üzerine çalışmalar yaptım. Her şey her zaman yolunda gitmiyor. İsrail’de Yüksek lisansından sonra, doktoraya devam edecekken, politik gerilimlerin akademiye yansıması, hem de Türkiye bursuyla eğitim alan bir Türk olmamdan duyulan rahatsızlıklar sebebiyle, eğitimdeki rotamı değiştirmek zorunda kaldım. Halihazırda Uzakdoğu, Ortadoğu ve İsrail ve Çin ilişkileri çalışıyordum, doktora safhasını Çin’de tamamlamaya karar verdim. Şu anda, Çin’deki doktora sürecinde son aşamadayım. Doktora tezini savunduktan sonra da, inşallah Marmara Üniversitesindeki görevime başlayacağım. Bu konular haricinde, Amerika’da, özellikle benim araştırma konularımdan biri olan “Amerikan Misyonerlik Faaliyetlerinin Amerikan Dış Politikasında Etkisi” konusundaki çalışmalarımda Harvard Üniversitesi Rockefeller arşivlerinde uzun süren araştırmalar yaptım. Bu konu ile ilgili “Osmanlı Suriye’sinde Bitmeyen Mücadele” isminde bir de kitap yazdım. Bu dönemde ayrıca Beyrut ve Lübnan’da gezi ve inceleme çalışmalarında bulundum. YASİN KINAY: Doktora için Çin’e gideceğini söylediğinde çevren nasıl tepki verdi? SELİM HAN YENİACUN: İnsanların aklına ilk olarak Çin’de ne işin var sorusu geldi… 2017-2018 yılıydı. Olaya fakat o zaman İsrail’den baktığım zaman şu görünüyordu, Ortadoğu ile ilişkileri hızla gelişen bir Çin var. Çin’in zaten Orta Doğu ile ilgili ilişkileri hızla gelişmekte İsrail’le ilgili olan ilişkileri geldi gelişmekte bir küresel aktörü Amerika’dan sonra dünya coğrafyasına ekonomik ve stratejik olarak yayılması kaçınılmaz görünüyor. Bir Çin etkisi geliyor, bununla birlikte rekabetin Asya’da tetiklediği Japonya’nın ve Hindistan’ın aktivasyonunu arttırması ekonomik yaptırımlar her şey bir arada geliyor. Bu durum 2013 yılından beri kuşak ve yol projesi ile zaten okunuyordu. Ayrıca Türk Dış İşlerinin, “Yeniden Asya” programını açıklaması benim ne kadar doğru bir karar verdiğimi bana göstermiş oldu. Türkiye’nin bölgemizde ve kendi dış politikasında dengeleyici unsur olarak Batıyı ve Asya ülkelerini kullanabilecek olması ve bu bölgelerdeki yükselen sermaye iş gücü ve teknolojiden yararlanabilmesi çok önemli. Dolayısıyla yaptığımız çalışmalar anlamında, biz de doğru bir noktadan tutmuşuz konuyu… YASİN KINAY: Yakın zamanda gerçekleşen bir ABD seçimi var, ortaya çıkan sonuçla ilgili bizlere ne söylemek istersin? SELİM HAN YENİACUN: Trump döneminde, bir “geçiş dönemi” yaşandı dünyada, şimdi Biden döneminde bir geçiş dönemi daha yaşanacak. Trump döneminin geriye sarılışını izleyeceğiz. Şu örneği çok kullanıyorum, ben özellikle topla oynanan müsabaka oyunlarında, defans veya hücum yaparken, “geçiş oyunu” çok önemlidir, avantajınız pozisyonunuza göre belli olur. Türkiye’nin alacağı pozisyon çok önemli. Siyasal karar alıcılara yönelik tavsiye niteliğinde, vizyon sunabilecek akademik camianın önemi daha fazla ortaya çıkıyor. Benim bu noktada kendimi konumlandırdığım pozisyon, kısa ve orta vade de siyasi karar alıcılarına kullanabileceği argümanlar üretmek ve milletimizi memleketimizi ileriye taşıyabilmek için bugüne kadar edindiğimiz bilgi ve görgü doğrultusunda katkı sağlamak noktasıdır. YASİN KINAY: Çin’den Asya üzerinden bu tarafa gelelim. Rusya-Türkiye ilişkileri bunun yansıması olarak, yakın zamanda Ermenistan üzerinde gerçekleşen bir süreç var. Azerbaycan da “Diplomat Akademisi’nde” eğitim aldın. O bölgede yaşamış, havasını da solumuş birisi olarak, şu anda ki mevcut durumu nasıl değerlendiriyorsun SELİM HAN YENİACUN: Uzak doğudan bu tarafa doğru gelirken, Türkiye ile Avrupa arasında, hem doğu Akdeniz içerisinde hem Kafkasya’da tüm dengelerin kesiştiği, hiç değişmeyen bir alan var, “Enerji Jeopolitiği”. Ben Bakü ‘de de “Diplomat Akademisi’nde” bu konu üzerine eğitim aldım. Özellikle Rusya için bölgedeki “düşük seviyeli” çatışma ortamının devam ettirilmesi için çok önemli. Rusya Avrupa’ya kadar olan bütün enerji hatlarımı kendi üzerinde toplayarak, Avrupa’ya karbon yakıtlarını satmayı hedefleyen bir politikaya sahip. Enerji hatlarının çeşitlenmesi, farklı güzergahlarından geçmesi, Rus hatlarını “bypass etmesi” Rusya stratejisinin hiç işine gelmez. Fakat son gelişmelerde, Ermenistan’ın Rusya’dan müstakil bir şekilde, Batı yanlısı bir politika izliyor olması, bunun karşılığında da Azerbaycan ordusunun son 30 yıl içerisinde Türkiye ve İsrail’le yaptığı iş birlikleri sayesinde gelişmesi, cephede Azerbaycan‘ın eline çok büyük bir koz verdi Ordu eğitiminden tutun da, ordunun kullandığı modern silahlara kadar ciddi bir şekilde üstün hale gelen Azerbaycan, Ermeni tahkimatında büyük yarma operasyonlarıyla birlikte Karabağ’ı Ermenistan işgalinden kurtardı. Tabi Rusya yine bu meselede dengeleyici aktör, Rusya’nın kendi yakın coğrafyasına kuvvetli bir etkisi söz konusu. Bugün Rusya büyük bir güç olarak nasıl ki Kırım’ın işgalini geri döndürülemiyorsa, şu an hem askeri hem diplomatik olarak, nasıl ki Gürcistan üzerindeki etkisini, veyahut Beyaz Rusya üzerindeki baskısını inkâr edemiyorsak, Rusya doğal bir şekilde Kafkasya üzerinde de oyun kurucu bir aktör olduğunu inkar edemeyiz. Bunu şu şekilde yorumlamak lazım, bütün dünya ABD seçimlerinde Biden’a göre pozisyon alırken, seçimi Biden’ın kazandığı netleştikten sonra, Rusya Kafkasya’ya müdahale etti. Biden döneminde, batı ittifakının tekrar güçleneceği, artık ülkesel değil küresel bir güç kazanacağı kesin görünüyor. Bu noktada Rusya ne Azerbaycan’ı ne de Ermenistan’ı kaptırmak istemiyor. Bir sıfırdan her zaman büyüktür. Azerbaycan Türkiye hattında iki ülkeyi Nahçıvan üzerinden birbirine bağlayacak bir geçiş güzergahı var, bu çok önemli. Bu güzergahın şekillenmesi taslak metin ateşkes anlaşmasında var. Lakin, Barış Gücü’nün tam olarak nerede konumlanacak, Barış Gücü hangi unsurlardan oluşacak, ya da geçiş güzergahı nasıl şekillenecek, bu konu da ki nüanslar hala belli değil. Bu şekillenme nerelerden geçiyor, ki bölgenin bağlantısını anlayalım; bu şekillenme İdlib ‘den geçiyor, Suriye’den geçiyor Libya’dan geçiyor, Ukrayna‘dan geçiyor. Türkiye’nin, Rusya’ya uygulayabileceği baskı unsurları, özellikle Biden döneminde, NATO ittifakının tekrar güçleneceği göz önünde bulundurulursa, Rusya’yı Türkiye’nin avantajına olacak şekilde belli konularda taviz vermeye itebilir. Nahçıvan bağlantısı da, buradan mütevellit buradan bir tren yolu bir petrol doğal gaz boru hattını geçirebilecek bir seviyede bir genişlik, Türkiye’nin Orta Asya bağlantısına tamamlayacaktır. YASİN KINAY: Biraz da Akdeniz’den konuşalım. Bölgede bulunan hidrokarbon kaynakları konusunda, Yunanistan üzerinden Türkiye’ye etki etmeye çalışan bir Atlantik ve Batı cephesi görüyoruz. Bu konu hakkında bizlere ne söylemek istersin? SELİM HAN YENİACUN: Akdeniz’deki hidrokarbon meselesi 2005-2006 yıllarında, İsrail’in Akdeniz üzerindeki keşfettiği doğal gaz yataklarının gündeme gelmesiyle başladı. Bu sürecin üzerinden on yıl geçtikten sonra İsrail bu bölgede lisanslama arama çalışmaları zaten büyük bir mesafe kat etmişti. Fakat İsrail Türkiye arasındaki ilişkilerin kırılganlığından mütevellit, bu doğal gaz kaynaklarını Avrupa’ya nasıl aktarılacağı konusunda ciddi bir çıkmaz içerisindeydi. Bu çıkmaza Yunanistan’ın Türkiye’nin karasularında ki “münhasır ekonomik bölgeleri” üzerindeki haklarını gasp edecek bir şekilde davranışı, İsrail’e Türkiye yerine alternatif bir müttefik olur mu sorusunu ortaya çıkardı. Yani İsrail’in yaşadığı bu pozisyon, aslında Türkiye ve Yunanistan rekabetini Akdeniz’de körükleyen olayların başında geliyor. Buna Güney Kıbrıs eklendi, Arap İsrail yakınlaşması ile birlikte Mısır dahil oldu. Türkiye belli bir süre özellikle 2015-2016 yılına kadar gerek kendi içerisinde yaşamış olduğu “15 Temmuz Darbesi” ve onun öncesindeki terör operasyonları sonrasında öncelikli olarak Suriye meselesi ile ilgilenmek zorunda kaldı. Türkiye’nin baştan beri şöyle bir şansı var, İsrail’in tercih ettiği rotalar ve doğal gaz çıkaran şirketlerin İsrail gazını Avrupa’ya aktarılmasında kullanabilecekleri rotalarda Türkiye haricindeki alternatifler elverişli değil. Şuna bak çok iyi biliyoruz ki, Amerikalı firmaların İsrail’e Türkiye ile ilişkilerini düzeltilmesi yönünde çok ciddi baskıları var. 2019 yılında İsrail’in üç tane daha doğal gaz arama sahası lisanslama ihalesinden Amerikalı firmalar çekildiler, çünkü siyasal olarak İsrail’in içinde bulunmuş olduğu seçim krizleri bu firmaları olumsuz etkiledi. İsrail siyaseti, üç tane seçim geçirdi dördüncüsü kapıda. Türkiye -İsrail ilişkilerin belirsizliği, enerji hatlarının taşıma rotalarının efektif olmaması, yani Güney Kıbrıs’tan Yunanistan’a uzanan boru hattından bahsediyoruz, doğal olarak yatırımcıları çok ciddi bir şekilde etkiledi. YASİN KINAY: Bu bahsettiğin konular nasıl bir sonuç doğurdu? SELİM HAN YENİACUN: Bu İsrail’in özellikle doğu Akdeniz bağlamında Türkiye’ye karşı Yunanistan ve Güney Kıbrıs gibi yüksek perdeden argüman üretmesine engel oldu. Yani iki gün sonra Türkiye ile anlaşılabilir, Doğu Akdeniz’de başka bir iş birliği gerçekleşebilir. Biden sürecinde görünen ufuk bu şekilde… İsrail’de hükümete yakın İsrail Hayom gazetesinde, Türk tezlerini Cihat Yaycı Paşa’nın “Mavi Vatan Doktrini” üzerinden aktarılıyor. Bu tez, İsrail’in de devlet çıkarlarına uyan bir tez. Çünkü münhasır ekonomik bölgesi bölgesini genişletmiş oluyor. Muhtemelen Biden’ın başkanlığın ilk 100 gününden sonra, bölgede yeni gelişmeler göreceğiz. Az önce bahsettiğim gibi, İsrail’in dördüncü kez bir seçime gitmesi gündemde, seçim sonuçlarını beklemek gerekecek. Yunanistan Avrupa birliğinden Türkiye’ye karşı yaptırım kararı çıkartmaya çalışıyor, bunda başarılı olacağını düşünmüyorum sebebi şu, daha önce de aldırmaya çalıştığı kararda Türkiye’nin “orta kuşak” iş birliği hattı diye tabir edilen Balkan ülkeleri var. Pakistan da bu sürece dahil olacak. Özbekistan içerisinde, Milli Savunma bakanlığımızın yapmış olduğu anlaşmalar var. Kerimov yönetimi ile Özbekistan ciddi bir dışa açılım süreci içerisinde. Öncelikle şu kuşağı anlatayım. Azerbaycan Hazar’ın batı tarafı, Türkiye bu aksın ortasını ana omurgasını teşkil ediyor, güneyde buna ekleyebileceğimiz Libya var. Libya’nın daha da güneyinde Somali, Afrika boynuzunda Afrika’nın kuzeyinde bu aksa destek veriyor. Katar körfezde bu aksı destekliyor. Türkiye’nin Katar meselesindeki coğrafyaya bir saç ayağını sabitlemesi, şu an Suudi Arabistan’ı bile Türkiye ilişkilerinde ilişkilerin normalleşmesine yönelik tetikleyen en büyük unsurlardan birisi olmuş durumda. Kuzeydeyse ciddi bir şekilde Rusya’ya karşı dengeleyici pozisyonda olduğumuz Ukrayna yine bu aksa destekliyor. Balkanlar’da ilginçtir, Avrupa birliğinde Türkiye’nin çok ciddi şekilde propagandasını yapan Sırbistan, Bosna-Hersek ve Bulgaristan ‘ı görüyoruz. Tabii ki Bulgaristan’ın bu noktadaki en büyük korkusu, kendisine gelebilecek mülteci akınlarından kaynaklanıyor. Türkiye bu avantajı çok iyi kullandı. Türkiye ‘ye karşı alınacak kararları Bulgaristan veto ediyor. Bu ülkeler bizim tarihsel düşmanlarımız ve şu anda biz bu ülkeleri kendi ulusal çıkarları doğrultusunda yönlendiriyoruz. Macaristan en büyük örneklerden birisi. Büyük bir aks kurulmuş ve tam ortada, kendinize kültürel ve dini olarak yakın devletlerle birlikte bu kuşağın içerisindesiniz ve bu kuşağı destekleyen, çevre kuşağınız var. Bu durum dünya siyasetinde Türkiye’yi pozisyon aldırıyor. Buna İtalya’yı ekleyebiliriz. Libya’daki iş birliği ile birlikte İtalya’da Yunanistan’a karşı ciddi bir şekilde Türkiye’ye uygulanmak istenen yaptırımlara karşı tavır alıyor. Velhasıl Yunanistan’la olan mevcut durum, muhtemelen şu noktadan sonra yine NATO’yu da işin içine katarsak, ittifakın güçlenmesi için Amerika tarafından bir uzlaşı zemini oluşturabileceği kanaatindeyim. YASİN KINAY: Son olarak eğitim hayatın doktora sürecin bitiyor, ne yapmayı planlıyorsun? SELİM HAN YENİACUN: Öncelikle altını çizmek istiyorum, beni yurtdışına devletim gönderdi, okutuyor, bu noktadan sonra, daha önce de olduğu gibi akademik çalışmalarımla, devletime ve milletime hizmet edeceğim. Netice olarak yurtdışında eğitim almamda vergi mükelleflerinin kendi helal kazançlarından vermiş olduğu bir para var, dolayısıyla benim yaptığım işin memleketimin ve milletinin hayrına olması gerekiyor, ben bu hakkı ödemeye uğraşıyorum. Kısa vadede doktora süreci bittikten sonra, Doçent olana kadar akademik hayatıma devam edeceğim fakat orta vadede bürokrasi olur mu, olmaz mı bu düşündüğüm bir konu. Ama son kertede, Allah nasip ederse, bir “ülkücü” olarak siyasetin içinde yer almak istiyorum. Bugüne kadar biriktirdiklerimi aktardıktan sonra, siyasetin içinde yer almak istiyorum. YASİN KINAY: Bu röportajı bizlerle gerçekleştirdiğin ve verdiğin değerli bilgiler için çok teşekkür ederim. İlerideki hayatında başarılarının devamını diliyorum. SELİMHAN YENİACUN: Ben de Yeni Alanya’ya ve size beni dinlediğiniz için çok teşekkür ederim.
ircfrm.net için Yenialanya-com sitesinden alıntı yapılmıştır.
ircfrm.net için Yenialanya-com sitesinden alıntı yapılmıştır.