Assos’ta, 1650 yıl evvel yemek pişirilen toprak ızgara ve kaplar bulundu
Hafriyat Lideri Prof. Dr. Nurettin Arslan, “Bu örnekler, o devirdeki insanların gündelik ömür biçimi, mutfakta ne cins yemek pişirdikleri ve hangi araç gereçleri kullandığını göstermesi açısından kıymetli bir buluntu grubu” dedi. Buluntular içinde, Alt ve Orta Paleolitik dönemlere ilişkin yaklaşık 300 bin yıllık olduğu kestirim edilen kesici, sıyırıcı ve vurma üzere farklı taş aletler de yer alıyor.
Başta Aristoteles olmak üzere Platon’un öğrencilerinin faaliyette bulunduğu Yunan kent devletinin en hoş modelleri içinde gösterilen 7 bin yıllık Assos Ören Yeri’ndeki kazılar Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Kısmı Lideri Prof. Dr. Nurettin Arslan başkanlığında, 15 kişilik hafriyat takımıyla sürüyor. Hafriyatlar, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türk Tarih Kurumu ve bir firma tarafınca destekleniyor. Hafriyatlarda, Iğdır, Ankara, Marburg, Cottbus, Samsun ve Heildelberg üniversitelerden akademisyen ve öğrenciler yer alıyor. Türkiye’de 12 ay kazıların devam edeceği 20 antik kentten biri olan Assos’ta, bu yıl Gymnasium, Agora ve Batı Kapısı gerisindeki Bizans konutları alanında hafriyat çalışmaları başladı. Kazıların yanında toprakta onarım, tamir ve düzenlenme faaliyetleri yürütülüyor. Hafriyat laboratuvarında, geçmiş senelerda bulunan eserler değerlendirilerek, yayına hazırlanıyor, küçük yapıtların onarım ve konservasyonları yapılıyor.
Bu yılki hafriyatlarda Agora yanındaki konutlarda yapılan çalışmalarda, Geç Roma periyoduna ilişkin 1650 yıllık pişmiş topraktan yapılmış ızgara, et pişirme kabı, tava ve tencere bulundu. Kentin güneybatısındaki Biber deresi mevkisinde yapılan incelemede Alt ve Orta Paleolitik periyotlara ilişkin yaklaşık 300 bin yıllık olduğu kestirim edilen kesici, sıyırıcı ve vurma üzere farklı taş aletler bulundu. Bu taş aletler ile bölgede binlerce yıl öncesinde hayatın izlerine rastlandı.
Hafriyat Lideri Prof. Dr. Nurettin Arslan, Assos’ta kazıların 12 ay mühletle kesintisiz olarak devam ettiğini söylemiş oldu. Bu yıl ören yerinde 2 noktaya odaklandıklarını anlatan Prof. Dr. Arslan, “Bunlardan bir tanesi antik çağlardaki Gymnasium, diğer bir ifadeyle lise diyebileceğimiz bir yapı. Yapı pek büyük bir alanı kaplamakta. Bu yapının sarnıç dediğimiz suların depolandığı küçük bir alanında hafriyat çalışmalarına devam ediyor. Burada şunu görüyoruz; bu yapı Helenistik devirde yapılmış olmakla birlikte, Roma ve Bizans devrinde kullanılmaya devam ediliyor. Bizans periyodunda fonksiyonunu yitirip bir kiliseye dönüştürüldüğünü görmekteyiz. Şu anda ortasında bulunduğumuz alanda Roma, ancak art tarafta ise Bizans kilisesi ve kalıntıları yer alıyor. Bunun haricinde 2’nci bir çalışma alanı olarak da kentin batısında yer alan, batı kapısı olarak isimlendirdiğimiz kapının çabucak gerisindeki han olarak isimlendirdiğimiz Bizans devrine ilişkin bir yapı kompleksinde çalışmaktayız. Bu yapının epeyce fazla yerleri var. Her yıl mümkün çok bu yapının bir yerini açığa kavuşturup, fonksiyonlarının neler olduğunu aydınlatmaya çalışıyoruz. Buradaki yapı Helenistik bulunmasına karşın Bizans devrinde kiliseye dönüştürülmüş ve bu üstte görülen mermer kesimleri da Bizans periyoduna ilişkin kesimler. Bu kesimlerden bir tanesi de masa olarak kullanılan bir masanın mermer ayağı. Artık onu çıkarmaya çalışıyoruz” dedi.
Bu yılki hafriyatlarda değişik buluntuların da ortaya çıktığını belirten Prof. Dr. Nurettin Arslan, şunları söylemiş oldu:
“Agora’da yaptığımız hafriyatlar sırasında bir konuta ilişkin bir çöplük alanına rastladık. O devirde kullanılan ve kırılan her türlü kap kacaklar da bu alana atılıyor. Çöplükte elde edilen seramik modülleri laboratuvarda istatistikleri yapılıp, bunların kesimleri bulunup, restore ediliyor. Onarım daha sonrasında bir meskenin mutfağında kullanılan pişirme kapları, yemek kültürüne ilişkin kapkaçalar bulduk. Bunlardan en enteresan olanlardan bir tanesi ızgara olarak kullanılan, pişmiş topraktan yapılan bir nesneydi. Onun haricinde bir daha pişmiş topraktan yapılmış tavalar, tencereler, karıştırma, ezme kapları üzere hayli sayıda kaplar bulundu. O dönemki yaşantısında beşerler yemekleri haşlama ya da ızgara olarak yediği için bu örnekler de bize o periyot insanların gündelik hayat biçimi ve mutfaktaki ne çeşit yemek pişirdiklerini ve hangi araç gereçleri kullandığını göstermesi açısından değerli bir buluntu kümesi.”
Assos Ören Yeri’nin güneyinde Biber deresi mevkisinde yapılan araştırmada taş aletler bulunduğunu kelamlarına ekleyen Prof. Dr. Arslan, “Assos’un güneyinde Biber deresi denilen bir bölge var. Orada bir su kaynağı ve su kaynağının çabucak kenarında verimli küçük bir vadi var. Bu vadide bu yıl yaptığımız kısa bir araştırmada fazlaca erken çağlarda bu bölgedeki yaşama ilişkin birtakım izler elde edildi. Tahminen birinci, ön araştırmalara bakılırsa taş aletler Paleolitik periyoda ilişkin 300 bin yıllık üzere bir tarihe denk geliyor. Bu da erken çağlarda da bu bölgedeki hayatın varlığına ait değerli bir buluntular olduğunu söyleyebiliriz. Bu husustaki uzmanlar tarafınca daha detaylı olarak araştırılacak” dedi.
Hafriyat Lideri Prof. Dr. Nurettin Arslan, “Bu örnekler, o devirdeki insanların gündelik ömür biçimi, mutfakta ne cins yemek pişirdikleri ve hangi araç gereçleri kullandığını göstermesi açısından kıymetli bir buluntu grubu” dedi. Buluntular içinde, Alt ve Orta Paleolitik dönemlere ilişkin yaklaşık 300 bin yıllık olduğu kestirim edilen kesici, sıyırıcı ve vurma üzere farklı taş aletler de yer alıyor.
Başta Aristoteles olmak üzere Platon’un öğrencilerinin faaliyette bulunduğu Yunan kent devletinin en hoş modelleri içinde gösterilen 7 bin yıllık Assos Ören Yeri’ndeki kazılar Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Kısmı Lideri Prof. Dr. Nurettin Arslan başkanlığında, 15 kişilik hafriyat takımıyla sürüyor. Hafriyatlar, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türk Tarih Kurumu ve bir firma tarafınca destekleniyor. Hafriyatlarda, Iğdır, Ankara, Marburg, Cottbus, Samsun ve Heildelberg üniversitelerden akademisyen ve öğrenciler yer alıyor. Türkiye’de 12 ay kazıların devam edeceği 20 antik kentten biri olan Assos’ta, bu yıl Gymnasium, Agora ve Batı Kapısı gerisindeki Bizans konutları alanında hafriyat çalışmaları başladı. Kazıların yanında toprakta onarım, tamir ve düzenlenme faaliyetleri yürütülüyor. Hafriyat laboratuvarında, geçmiş senelerda bulunan eserler değerlendirilerek, yayına hazırlanıyor, küçük yapıtların onarım ve konservasyonları yapılıyor.
Bu yılki hafriyatlarda Agora yanındaki konutlarda yapılan çalışmalarda, Geç Roma periyoduna ilişkin 1650 yıllık pişmiş topraktan yapılmış ızgara, et pişirme kabı, tava ve tencere bulundu. Kentin güneybatısındaki Biber deresi mevkisinde yapılan incelemede Alt ve Orta Paleolitik periyotlara ilişkin yaklaşık 300 bin yıllık olduğu kestirim edilen kesici, sıyırıcı ve vurma üzere farklı taş aletler bulundu. Bu taş aletler ile bölgede binlerce yıl öncesinde hayatın izlerine rastlandı.
Hafriyat Lideri Prof. Dr. Nurettin Arslan, Assos’ta kazıların 12 ay mühletle kesintisiz olarak devam ettiğini söylemiş oldu. Bu yıl ören yerinde 2 noktaya odaklandıklarını anlatan Prof. Dr. Arslan, “Bunlardan bir tanesi antik çağlardaki Gymnasium, diğer bir ifadeyle lise diyebileceğimiz bir yapı. Yapı pek büyük bir alanı kaplamakta. Bu yapının sarnıç dediğimiz suların depolandığı küçük bir alanında hafriyat çalışmalarına devam ediyor. Burada şunu görüyoruz; bu yapı Helenistik devirde yapılmış olmakla birlikte, Roma ve Bizans devrinde kullanılmaya devam ediliyor. Bizans periyodunda fonksiyonunu yitirip bir kiliseye dönüştürüldüğünü görmekteyiz. Şu anda ortasında bulunduğumuz alanda Roma, ancak art tarafta ise Bizans kilisesi ve kalıntıları yer alıyor. Bunun haricinde 2’nci bir çalışma alanı olarak da kentin batısında yer alan, batı kapısı olarak isimlendirdiğimiz kapının çabucak gerisindeki han olarak isimlendirdiğimiz Bizans devrine ilişkin bir yapı kompleksinde çalışmaktayız. Bu yapının epeyce fazla yerleri var. Her yıl mümkün çok bu yapının bir yerini açığa kavuşturup, fonksiyonlarının neler olduğunu aydınlatmaya çalışıyoruz. Buradaki yapı Helenistik bulunmasına karşın Bizans devrinde kiliseye dönüştürülmüş ve bu üstte görülen mermer kesimleri da Bizans periyoduna ilişkin kesimler. Bu kesimlerden bir tanesi de masa olarak kullanılan bir masanın mermer ayağı. Artık onu çıkarmaya çalışıyoruz” dedi.
Bu yılki hafriyatlarda değişik buluntuların da ortaya çıktığını belirten Prof. Dr. Nurettin Arslan, şunları söylemiş oldu:
“Agora’da yaptığımız hafriyatlar sırasında bir konuta ilişkin bir çöplük alanına rastladık. O devirde kullanılan ve kırılan her türlü kap kacaklar da bu alana atılıyor. Çöplükte elde edilen seramik modülleri laboratuvarda istatistikleri yapılıp, bunların kesimleri bulunup, restore ediliyor. Onarım daha sonrasında bir meskenin mutfağında kullanılan pişirme kapları, yemek kültürüne ilişkin kapkaçalar bulduk. Bunlardan en enteresan olanlardan bir tanesi ızgara olarak kullanılan, pişmiş topraktan yapılan bir nesneydi. Onun haricinde bir daha pişmiş topraktan yapılmış tavalar, tencereler, karıştırma, ezme kapları üzere hayli sayıda kaplar bulundu. O dönemki yaşantısında beşerler yemekleri haşlama ya da ızgara olarak yediği için bu örnekler de bize o periyot insanların gündelik hayat biçimi ve mutfaktaki ne çeşit yemek pişirdiklerini ve hangi araç gereçleri kullandığını göstermesi açısından değerli bir buluntu kümesi.”
Assos Ören Yeri’nin güneyinde Biber deresi mevkisinde yapılan araştırmada taş aletler bulunduğunu kelamlarına ekleyen Prof. Dr. Arslan, “Assos’un güneyinde Biber deresi denilen bir bölge var. Orada bir su kaynağı ve su kaynağının çabucak kenarında verimli küçük bir vadi var. Bu vadide bu yıl yaptığımız kısa bir araştırmada fazlaca erken çağlarda bu bölgedeki yaşama ilişkin birtakım izler elde edildi. Tahminen birinci, ön araştırmalara bakılırsa taş aletler Paleolitik periyoda ilişkin 300 bin yıllık üzere bir tarihe denk geliyor. Bu da erken çağlarda da bu bölgedeki hayatın varlığına ait değerli bir buluntular olduğunu söyleyebiliriz. Bu husustaki uzmanlar tarafınca daha detaylı olarak araştırılacak” dedi.