Adları Türkçe olan işyerleri

Semerkant

Global Mod
Global Mod
ÇYDD (Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği) Alanya Şubesi, 24 Aralık 2003 tarihinde Derneklerine yakışan bir etkinlik gerçekleştirmiş; Türkçemizin korunarak geliştirilmesi amacıyla, “İşyeri adı Türkçe olan 9 örnek esnafı” belirleyip, kendilerine teşekkür amaçlı onurluk (plaket) vermişti. Arkası gelmedi. Bu güzel etkinliği bir daha yinelemediler. Oysa otel, motel, pansiyon, bar, kafe, lokanta, dükkân hatta ve hatta apartmanlarına Angloman dillerinde ad koyanların sayısı geometrik olarak arttı, artmaya da devam ediyor. Ses bayrağımız Türkçe, yerlerde sürünüyor. Sık sık yazıyorum. Dilimiz, asırlardır (içimizden de çok büyük destek gören) dış güçlerin saldırısı altında. Türkçeye sahip çıkan, Türkçeyi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmak için bilimsel araştırmalar yaptıran, bunun için kurumlar kurduran, bunca işinin gücünün arasında bir dilbilimci gibi çalışan, sözcük üretip, sözcük türeten, Türkçemizin gelişimini, yakından izleyen ve izleten Ulu Önder Atatürk gibi devlet adamlarımız da yok gayrı. Dilimize sahip çıkan olmadığı gibi; Atatürk’ün kurduğu kurumları kapatan (bunlardan biri de Türk Dil Kurumu) devlet adamlarımız(!) var. Türkçeyi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmak için, yabancı sözcüklere karşılık türetilen Türkçe sözcüklere, “vıttırı vızıkça” diyen, Arap ya da Angloman bağımlısı “Türkçe düşmanlarımız” var. Türkçe sözcükler yerine Arapça, Anglomanlıca sözcükler kullanmayı yeğleyip, kendisinin milliyetçi olduğunu savlayan garip insanlarımız var. Türkçeyi, Türkçe sözcükleri savunanların “solcu, bölücü”; Türkçe yerine, Arapça sözcükler kullanmayı yeğleyenlerin, “Türkçü, milliyetçi, yurtsever ” sayıldığı şapşal bir anlayışımız var. Bu konularda bilgisi olmadan fikri olan, ne olduğunu, ne istediğini, neyi savunması, neye karşı çıkması gerektiğini bilmeyen zavallı bir derintimiz (güruh) var. Kendi topraklarımızda, kendi yurdumuzda, kendi dilimize ihanet ediyoruz. Milliyetçilik, Türklük dendiği zaman mangalda kül bırakmayan sözde milliyetçiler; sözde Atatürkçüler; “X’lere, Q’lara, W’lere sempatisi olanlar; liboşlar; küreselciler; dinciler; ümmetçiler; numaralı cumhuriyetçiler... hep birlikte, el ele Türkçe’yi boğmaya, yok etmeye çalışıyor. Dilimize virüs gibi giren yabancı sözcükler, giderek tüm kurumlarımıza, kuruluşlarımıza, öğretim kurumlarımıza, işyerimize, hatta aile içi yaşamımıza egemen oluyor. Turizm kentlerinde (ve de Alanya’da) “turistlerin aklında daha iyi kalıyor...” safsatasıyla, bütün işletmelerin adı Anglomanlıca oldu. Daha önce de yazmıştım; turizmin tek amacı, ne pahasına ve neye mal olursa olsun, sadece ve sadece maddi kazanç sağlamak mıdır? Turizmcilik(!) yapıyoruz diye, bu uğurda kendi dilimizi, paspas mı yapacağız? Böyle bir mantık olabilir mi? Turistlere; doğal güzelliklerimizi, tarihsel ve kültürel zenginliklerimizi kendi dilimizle yansıtmalıyız ki; görüp yaşadıklarının yanında belleğinde üç beş de Türkçe sözcük kalsın... Türk’ü, Türkiye’yi tanıdığı gibi, Türkçe’yi de tanısın... Kaldığı otelin, yemek yediği lokantanın, alışveriş yaptığı iş yerinin adının, ne anlama geldiğini sorsun soruştursun. Üç beş sözcük de olsa, Türkçe öğrensin... Öğrendiği üç beş Türkçe sözcüğü, ülkesine taşısın... Bu köşeden yıllardır, gelmiş geçmiş tüm kaymakamlara, belediye başkanlarına, meclis üyelerine çağrı yaptım, yapmaya da devam eder dururum. Bir tek Allahın kulu üzerine alınmadı, alınmıyor. Ama birebir konuşsanız, onlar da şikâyetçi... Gelen turistler için,“tek bir sözcük Türkçe öğrenmeden gidiyorlar...” diyorlar. Tabii öğrenmezler... Niye öğrensinler ki? Sağa baksa anasının dilinde, sola baksa babasının, önüne baksa kendi dilinde tabela. Türkçe’miz de ayaklarının altında paspas. Alanya’nın (dil konusunda) Angloman ülkelerinden ne farkı var ki? Bu işler öyle oturduğunuz koltuktan; “tek bir Türkçe kelime öğrenmeden gidiyorlar...” demekle olmuyor. Bakın önümüzde ne güzel bir Kırşehir örneği var. O Kırşehir toprakları ki; Anadolu’nun Türkleşmesinde büyük etkisi olan, Büyük Türk Düşünürü Aşık Paşa (1273 - 1333) gibi, ulusuna ve diline sevdalı, özü sözü Türk bir düşünür çıkarmış. Kırşehir Valiliği, Kırşehir Belediyesi, Kırşehir sivil toplum kuruluşları tam altı yıldır, bu konular üzerinde titizlikle çalışıyor. Kırşehir Belediyesi, Türkçe olmayan adlarla açılan işletmelere ruhsat vermiyor. Sayın Kaymakam, belediye başkanları ve meclis üyeleri bu durumu tekrar değerlendirsin lütfen. Bu gidişat, iyi bir gidişat değil. Dilini kaybeden toplum, her şeyini kaybetmeye mahkûmdur.

ircfrm.net için Yenialanya-com sitesinden alıntı yapılmıştır.
 
Üst