8 Mart'ta 8 Güçlü Kadın

Semerkant

Global Mod
Global Mod
AMERİKA'NIN New York kentinde 40 bin dokuma işçisi, daha iyi çalışma koşulları istemi ile 8 Mart 1857 tarihinde grev yaptı. Bu grevde polisin sert müdahalesine maruz kalan işçiler fabrikaya kilitlendi. Fabrikanın içinde yangın çıkması ve fabrika önünde kurulan barikatlardan işçilerin kaçamaması sonucunda tam 120 kadın işçi, feci şekilde yanarak can verdi.Birleşmiş Milletler (BM) tarafından insan hakları temelinde siyasi, ekonomik ve sosyal bilincin gelişmesi, başarıların artması için tanımlanan ve her yıl kutlanan 8 Mart’ta Dünya Kadınlar Günü'ne özel Alanya’da yaşayan 8 kadın ile röportaj gerçekleştirdik. Kadınların başarılarının rakamlara sığdırılamayacak kadar çok olduğunun bilincinde olarak Dünya Kadınlar Günü’nüzü kutluyoruz. 8 kadın ile yaptığımız röportajdan öne çıkan başlıklar şöyle: Alanya Rus Kültür ve Eğitim Derneği Başkanı Ekatarina Gündüz: - Ekatarina Hanım, bize kendinizden ve dernek faaliyetlerinizden bahseder misiniz? Merhabalar, Alanya’da 18 yıldır yaşıyorum. Tiyatro ve sinemacılık bölümünden mezun olduktan sonra stilistlik ve dizayn eğitimi aldım, şimdi de Kamu Yönetimi bölümünde öğrenciyim. Evliyim, 3 çocuk annesiyim. 2009 yılında Alanya Rus Kültür ve Eğitim Derneği’ni kurduk. İlk faaliyetimiz, çocuklarımızın Rus dilini unutmaması için Rusça eğitim vermek oldu. Ardından Türk kültürünü anlamaları için Ruslara; Rus kültürünü anlamaları için Türklere kültürel eğitimler verdik. Eğitim ve kültür faaliyetlerini sürdürüyoruz. ‘GURUR DUYUYORUM’- Alanya’da önemli bir dernekte bir kadın olarak başkanlık yapıyorsunuz, bu size bir kadın olarak ne hissettiriyor? Ayrımcılık ile karşılaştınız mı? Kadın olarak bir derneğe başkanlık yapmak bana gurur veriyor. Başka ülkeden gelip, o ülkenin dilini öğrenmek ardından dernek kurmak ve 11 yıldır o derneğe başkan olmak hem çok zor hem de gurur verici bir durum. Elbette karşılaştığımız sorunlar oldu fakat bir kadın olarak, yalnızca kadın olduğum için karşılaştığımız sorunlar değildi bunlar.Bir kadın olarak kendi misyonum, öncelikle aile içini yönetmek. Çocukları büyütmek, eşime destek vermek, aile büyüklerime yardımcı olmak önceliklerim arasında. Bir şirketi ya da bir derneği yönetmek çok önemli fakat eğer aile içindeki yönetimde başarılı değilseniz, saygı görmüyorsanız diğer tüm konular ikinci planda kalır .‘YERLEŞİK RUS KADINLARIN YÜZDE 90’I EĞİTİMLİ VE İŞ HAYATININ İÇİNDE’- Rus kadınlarının Alanya’da yeri sizce ne? Rus kadınlar olarak iş hayatında aktif rol aldığınızı düşünüyor musunuz? Burada 2 grup Rus kadın var. Birincisi Türk ile evlenen, dil öğrenen, kültürü benimseyen, çocuklarını burada dünyaya getiren, kısa bir süre sonra vatandaşlıklarını alanlar. İkinci grup ise buraya ailesiyle turist ya da yatırımcı olarak gelip, daire alarak turistik ikamet edenler. Birinci grubun rolleri çok aktif oluyor. Dil öğrenmeleri, kültürü benimsemeleri bu anlamda en önemli farklardan biri elbette. Kadınlarımızın yüzde 90’ı eğitimli, vatandaşlıkları da olduğundan iş hayatının içinde önemli görevlerde çalışıyorlar. Hem sosyal yaşamda hem de dernek faaliyetlerimize aktif olarak katılarak Alanya’daki başarılı kadınların içine bizler de dahil oluyoruz. ‘KADINLARIN MUTLU OLMASINI SAĞLARDIM’ - Elinizde sihirli bir değnek olsa kadınlar için neyi değiştirmek isterdiniz? Çok güzel bir soru. Mutlu kadın, mutlu aile. Mutlu aile, mutlu toplum. Mutlu toplum, başarılı ve mutlu ülke… Benim sihirli bir değneğim olsaydı, tüm kadınların mutlu olmasını isterdim. Tüm kadınların Dünya Kadınlar Günü’nü kutlarım. Avukat Halime Yılmaz: - Halime Hanım, kendinizden ve avukat olarak çalışmalarınızdan bahseder misiniz? Ben Halime Yılmaz, Alanyalıyım. İlk, orta, lise öğrenimimi Alanya’da tamamladım. İzmir Gediz Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 2014 yılında mezun oldum. Mezun olduktan sonra yasal avukatlık stajımı İzmir’de bir hukuk danışmanlık şirketinde tamamladım. Bu şirkette bir yıl 2 ay kadar şirketler ve tüketici hukuku alanında çalıştım. Ardından Amerika’da Georgetown Üniversitesi EFL programına katılarak İngilizce dil eğitimi aldım. Alanya’da bulunan bir hukuk bürosunda bir buçuk yıl kadar çalıştıktan sonra kendi hukuk büromu 1 Temmuz 2019 yılında açtım. Yılmaz Hukuk Danışmanlık olarak hukuk büromuzda her hukuk dalında hizmet vermek için açılmış bir hukuk bürosu olarak çeşitli konularda ceza ve hukuk dava dosyalarımız bulunuyor. Büromuzda ağırlıklı olarak ceza hukuku, boşanma ve gayrimenkul hukukundan kaynaklanan davalardaki dosyalarımızın daha çoğunlukta olduğunu söyleyebilirim. ‘DEĞİŞEN ZAMAN VE KOŞULLAR İLE BİRLİKTE KADINLAR HAKLARINA KAVUŞUYOR’- Bir kadın olarak hukuk dünyasını ve adaleti nasıl değerlendirirsiniz, kadınların hukuk dünyasında yeri nerede? Hukuk aslında kadın erkek ayırt etmeksizin insan kavramı çerçevesinde kavramlarını yaptırmalarını kurallarını oluşturan bir sistem. Hukuk kuralı erkek veya kadın olmasına göre farklı sonuçlar doğurmuyor. Ancak kadın, hukukumuzda değişen zaman, sistem, rejimler ile haklarına kavuşan taraf oldu. Bu şekilde de hukuk içinde yer edinmeye başladı. Buna örnek vermek gerekirse kadının seçme ve seçilme hakkı, soyadını koruma hakkı, kocasından izin almadan çalışma hakkı, bunların tamamı ilerleyen zaman ve değişen kanunlar yada anayasa mahkemesi kararları ile edinilmiş haklar olup hukuk sisteminde de yer edindi. Son zamanlarda ise daha çok kadına, aileye çocuklara yönelik düzenlemeler hukukumuzda yer almaya başlamış olup bunlar genelde şiddeti önleme ve şiddet mağdurunu koruma şeklinde çeşitli yönetmelik ve kanunlar ile düzenlemeler çoğunluk kazanmaya başlandı. Bu şekilde ise kadının hak elde etmesi, mevcut haklarını ve kendini birey olarak var etmesi, korunması için devletin oluşturduğu düzenlemeler ile kadın, hukukumuzda daha çok yer edinmekte. ‘İSTANBUL SÖZLEŞMESİ VE KADIN’- İstanbul Sözleşmesi'nin kadınlar için öneminden bahseder misiniz? İstanbul sözleşmesi, Birleşmiş Milletler nezdinde benzer ve aynı konularda birçok sözleşme göz önünde bulundurularak hazırlanmış olan bir sözleşme. Bu sözleşmenin amacı, kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak; kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınları güçlendirmek de dahil olmak üzere, kadınlarla erkekler arasında önemli ölçüde eşitliği yaygınlaştırmak; kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin tüm mağdurlarının korunması ve bunlara yardım edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlamak; kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti ortadan kaldırma amacıyla uluslararası işbirliğini yaygınlaştırmaktır. Bu sözleşme ile aslında cinsiyet eşitsizliğini kabul ederek bu bakış açısı ile koruma önlemleri getirmekte, şiddet mağduruna hukuki ve çeşitli imkânlar sunarak mağduriyetini ortadan kaldırmak, azaltmak amaçlanıyor bir yandan da kurulan mekanizma ile şiddetin önüne geçmek amaçlanmaktadır. ‘EŞİTSİZLİĞİ KALDIRMAK İSTERDİM’- Elinizde sihirli bir değnek olsa kadınlar için neyi değiştirmek isterdiniz? Elimde bir sihirli değnek olsa kadınlar ve erkekler arasındaki eşitsizliği kaldırmak isterdim. Bunun içerisinde fiziksel güç eşitsizliği, toplum önündeki konum eşitsizliğinin yok olmasını sağlardım. Dünyanın her yerinde sadece Türkiye’de değil farklı inanışlar, kültürel algı ve etkiler kadına olumsuz olarak dönmüş, kadın için çoğu sınırlandırmalar ve yaptırımlar bizzat toplum tarafından kadına karşı uygulanmıştır. Bu şekilde kadın maalesef ezilen, şiddet gören, eğitim başta olmak üzere birçok hakkı elinden alınan, özgürlüklerinden yoksun taraf olmuştur. Eşitliğin sağlanması ile kadınların daha güçlü olduğu bir dünyanın daha mutlu ve huzurlu bir yer haline geleceğine inanıyorum. El Emekleri Sanatçısı Berrin Süneri: - Berrin Hanım, kendinizden bahseder misiniz? Bugüne kadar neler yaptınız? Merhabalar, 1963 Bursa doğumluyum. 39 yaşıma kadar hiç çalışmamış, sadece çocuklarımı büyütmüş bir kadınım. 39 yaşından sonra yaşam tarzı ve koşullar, beni çalışmaya itti. İlk işim mağazacılık, uzun süre mağaza yönetimi yaptım. Mağazacılık yaparken çok yoğun çalışmama rağmen, evde boş kalan anlarımda kendi kendimi bir şeyler yapmaya başladım. Ama bunun bir özellik, yetenek olduğunun farkında değildim. Hiç bir kursa gitmeden, örneklere bakarak el işlerimi ürettim. Aslında hobi olarak başladığım bu serüvenin bana kazanç kapısını açacağını bilmiyordum. 3 kızım var, kızlarımın tüm eğitim masraflarını yaptığım el emeklerim ile karşıladım. Onlara ek imkanlar sağladım, yurt dışına gönderdim. Keyifle yaptım, sattım. Kazancımı da çocuklarımın istikbali için kullandım. ‘BEN BUNU BAŞARDIM DEMEK’- El emeklerinizi sanata dönüştürüyor, bir ip, bir tığ ya da bir şiş ile çok güzel ürünler hazırlıyorsunuz. Sizi bu ürünleri hazırlarken ne motive ediyor? Birincisi yaşama sevinci. Yaşamayı, üretmeyi çok seviyorum. Yaptığım her şeyi özgün olarak üretiyorum ve bu da bana en büyük iç motivasyon. Her şeyden önce insan kendi yaptığı şeyleri beğenir ve herkesten önce kendini takdir ederse hayatın sırrını çözmüş demektir. Üretmek, yaşamak ve farkında olmak çok kıymetli. - Bir kadın olarak ev ekonomisine katkı sağlıyorsunuz. Pek çok marka ile de işbirliği içindesiniz. Üreten bir kadın olarak hisleriniz nelerdir? Çok mutluyum. Üretmeyi, üretken olmayı çok seviyorum. Çok az uyuyor, her dakikayı değerlendiriyorum. Evet, büyük firmalarla çalıştım halen de çalışıyorum. İlk zamanlar ekonomik kaygılarla değil, daha iyi hissetmek için çalıştım firmalarla. Ben yaptıklarımın ne kadar özel olduğunun farkında değildim. Kızım bana bir gün “Anne, sen yaptıklarının ne kadar özel olduğunun farkında değilsin, herkesin bunları yapabileceğini zannediyorsun ama öyle değil” demesi, oradaki “özel” kelimesi beni harekete geçirdi. Firmalar ile özgüven ile iletişim kurdum, anlaşmalar sağladım. Üretmek ve başarmak mutlu etti, mutlu oldukça daha da güzel ürünler yaptım, bu da ekonomik olarak daha büyük getiriler sağladı. Böylece 3 evladımı iyi yerlere getirdim. ‘KADINLARA NE KADAR YETENEKLİ OLDUKLARINI GÖSTERMEK İSTERDİM’- Elinizde sihirli bir değnek olsa kadınlar için neyi değiştirmek isterdiniz? Değiştirmek istediğim çok şey var. Hem dünyada hem de ülkemizde değersiz görülen kadınların cevherlerinin farkına varmalarını sağlardım. Bizim kadınlarımızın hepsinin yeteneği var, kimi tığla, kimi şişle, kimi de fırçayla dünyalarını kurtarabilirler fakat duygusal olarak bastırıldıklarından farkına varmıyorlar. Elimde bir sihirli değnek olmuş olsaydı, bütün kadınlara farkındalık yaratır, kendi yeteneklerinin ortaya çıkmasını sağlar, hem kendilerine hem de ülkelerine katkı sağlamalarını temin ederdim. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Aliye Aydoğan: - Aliye Hanım, kendinizden bahseder misiniz? Çalıştığınız Alanya Lazer Göz Tıp Merkezi’nde bölge halkına hizmetleriniz nelerdir? Merhaba, 25 yıldır hekimim. Alanya Lazer Göz Tıp Merkezi’nde Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı olarak çalışıyorum. Mesleğimi çok severek yapıyorum, uzman olduktan sonra tamamlayıcı tıbba da ilgi duymaya başladım. Uygulamasını yaptığım tüm tamamlayıcı tıp unsurlarını Alanya’da hastane koşullarında, steril ortamda yapmanın öneminin farkında olarak hem Alanya hem de bölge halkına hizmet vermekten, sağlıklarına kavuşmalarında bir vesile olmaktan ve insanlara fayda sağlamaktan dolayı çok mutluyum. - Yürüyemeyen, yatağından kalkamayan insanları sağlıklarına kavuşturuyorsunuz. Bir kadın hekim olarak tıp dünyasının içinde kadınların yeteri kadar varlığını gösterdiğini düşünüyor musunuz? Tıp dünyası ve sağlık alanları kadınların yüksek özveri ile çalıştığı alanlardan biri. Kadınların sağlık sektöründe tüm nöbetlere, acilde sabahlamalara rağmen hem ev hayatını hem iş hayatını büyük bir başarı ile yürüttüklerini görüyorum. Sağlık sektöründe kadınlar erkeklerle eşit şartlarda özveriyle çalışıyorlar ve çok başarılılar. Hem meslektaşım oldukları hem de hemcinslerimin sağlık alanında başarı ile çalışıyor olmasından dolayı çok mutluyum. ‘TOPLUM TARAFINDAN SAYGI GÖRÜYORUZ’- 14 Mart Tıp Bayramı’na yaklaşırken, sizin özelinizde tüm sağlıkçılara yeniden coronavirüs dönemindeki özverili çalışmalarınız için teşekkür ederiz. Kadın hekim sayısını yeterli buluyor musunuz? Hekim kimliğinizle ve sosyal yaşamınızda sorunlarla karşılaşıyor musunuz? Teşekkür ederim. Özellikle coronavirüs pandemisi sürecinde tüm hekim arkadaşlarımız özveri ile çalıştı. Taşıyıcı olmak korkusu ile büyüklerini, evlatlarını görmeden ağır koşullarda çalışıldı. Hayatını coronavirüsten dolayı kaybeden hekimlerimiz oldu, hepsine Allah’tan rahmet dilerim. Bu süreçte gördük ki gözümüzde büyüttüğümüz çoğu ülkeye göre sağlık hizmetimizin çok üstün olduğunu da gözlemlemiş olduk. Sağlık çalışanlarına karşı olan şiddeti gözardı etmiyorum elbette ama toplum, hekimleri seviyor ve saygı duyuyor. Türkiye’de kadın hekim sayısı, kadın hekimlerimizin başarısı yüksek. Kadın hekimler olarak toplumsal yaşamın içinde başarılı bir yerimiz var. ‘KADINA ŞİDDETİ ORTADAN KALDIRIRDIM’- Elinizde sihirli bir değnek olsa kadınlar için neyi değiştirmek isterdiniz? Elimde sihirli bir değnek olsa önce kadına şiddeti yok ederdim. Kadınların sırf kadın oldukları için zorlandığı, dışlandığı her durumu önlemek isterdim. Bana bu röportaj fırsatını verdiğiniz için çok teşekkür ediyorum. Hepimizin Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun. Dr. Nihal Kurt Kliniği Kurucusu Dr. Nihal Kurt: - Nihal Hanım, kendinizden bahseder misiniz? Bugüne kadar bir hekim olarak neler yaptınız, bir kadın girişimci olarak kurmuş olduğunuz Dr. Nihal Kurt Kliniği’nden bahseder misiniz? Merhabalar. 2020 yılına kadar Aile Hekimi olarak görev yaptım. Ardından devletteki görevimden ayrılarak doktor Nihal Kurt Kliniği’ni kurdum. 2017 yılından itibaren rezonans terapileri eğitimi almaya başladım ve süreç içerisinde ileri düzey rezonans eğitimlerini de tamamladım. Kliniğimde biorezonans terapileri ile geleneksel ve tamamlayıcı/bütünleyici tıp tedavilerini birlikte uyguluyorum. Yakın gelecekte tüm dünyada olduğu gibi Türk tıp tarihinde de rezonans terapilerinin önemli bir yer alacağına inanıyorum ve buna öncülük etmekten çok büyük onur ve mutluluk duyuyorum. ‘HER MESLEK DALINDA VAR AMA BEN ZORLUK ÇEKMEDİM’- Yıllarca hekim olarak sahada aktif rol aldınız. Hem geçmişe hem de bugüne baksanız kadın olmanın zorlukları oldu mu? Kendinizi güçlü bir kadın olarak görüyor musunuz? Aslında bir çok meslek dalında kadınların çok zorlandıklarını, cinsiyet ayrımına maruz kaldıklarını hepimiz biliyoruz ve görüyoruz. Hocalarımız "Hekimlik, Tanrı’nın çıraklığıdır" derlerdi. Mesleğimizin kutsallığından olsa gerek ben bir kadın hekim olarak işimi yaparken hiçbir zorluk çekmedim. Kendimi her zaman güçlü bir kadın olarak görüyorum. ‘HÜZÜNLÜ PRENSES OLMAYI BIRAKMALILAR’- Toplumda kadının güçlü olması için neyi değiştirmek gerekir sizce? Kadınların “Hüzünlü prenses” olmayı bırakıp “Bilge kadın” olmaya ihtiyaçları var. Okumak, üretmek, fikirleriyle var olmak günümüz kadınlarının temel görevi olmalıdır. Bu nedenle meslek sahibi olsun ya da olmasın; bir yerde çalışsın ya da çalışmasın daima okumak, araştırmak ve öğrenmek ilk tercih olmalı. Okuyan kadın, başaran kadındır. Okuyan kadın, öğrenen kadındır. Öğrenen kadın, çalışan kadındır. ‘GÜÇLERİNİ FARK ETMELERİNİ SAĞLARDIM’- Elinizde sihirli bir değnek olsa kadınlar için neyi değiştirmek isterdiniz? Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi dünyadaki her şey kadınların eseridir. Düşünsenize; istersek doğurabiliyor, yaşama bir can getirebiliyoruz. Elimde sihirli bir değnek olsaydı tüm kadınların bu güçlerini fark etmelerini sağlamak isterdim. Ayrıca erkeklere “Hayatınızdaki her biri birbirinden özel kadınlara daha çok özen gösterin” derdim.Yeryüzünün gerçek melekleri olan tüm kadınların Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyorum. Anka Güzellik Merkezi kurucuları Gül Nihal Kaya ve Canan İzidoğru: - Anka Güzellik Merkezi’nin kurucuları Nihal ve Canan Hanım, kendinizden bahseder misiniz? Gül Nihal Kaya: Isparta Eğirdir doğumluyum. 15 yıldır güzellik sektörü içindeyim. Yıllarca güzellik sektörü içinde hizmet veren bir kadın olarak, sektörün neye ihtiyacı olduğunu gözlemleme fırsatım oldu. Çalışırken, Milli Eğitim Bakanlığına ait tüm belgelerimi almaya hak kazandım. Ortağım Canan Hanım ile birlikte bir güzellik merkezi açma kararı aldık ve Alanya halkına en güzel hizmeti vermek için Anka Güzellik Merkezi’ni açtık. Canan İzidoğru: Almanya’da doğdum, büyüdüm. Evlilik nedeni ile Alanya’ya yerleştim. Sektöre dair tüm eğitimlerimi Almanya’dan aldım. 10 yıldır Alanya halkına güzellikle ilgili verdiğim hizmetleri ortağım Gül Nihal Hanım ile açtığımız güzellik merkezinde sürdürüyor olmaktan mutluluk duyuyorum. ‘HEYECANIMIZ, İŞİMİZE OLAN SEVGİMİZ GİBİ KOCAMAN’- İki güçlü kadın olarak, sektörde yıllarca güzellik uzmanı olarak çalıştınız ve nihayetinde bir güzellik merkezi açtınız. Bu size ne hissettiriyor, güzellik sizin için nedir? Evet, salonumuzu açtık ve çok mutluyuz. Büyük bir heyecan içindeyiz halen. Heyecanımızı hiç kaybetmeden, yıllarca en iyi kalite ile hizmet vermeye devam edeceğiz. Biz inandık. İki kadın olarak, Alanya’nın önemli bir noktasında açtık merkezimizi. Yıllarca edindiğimiz tecrübelerimiz bize ışık oldu. Tecrübelerimize tecrübe kattık, çok çalıştık, çok öğrendik ve hayalimiz olan merkezi açmayı başardık. Bizim için güzellik, doğal olandır. Doğal olan güzel, güzel olan ise doğaldır. ‘KADINLARA ÖZEL OLDUKLARINI HİSSETTİRİYORUZ’- Kadın dünyasına hizmet verdiğinizden binlerce kişi ile sohbet etme imkanı buldunuz bu zamana kadar. Merkezinize kadınlar kendileri için mi yoksa dış faktörden etkilendikleri için mi geliyorlar? Hemcinslerimizin bizdeki yeri elbette çok özel. Salonumuza girdikleri ilk andan son ana kadar da bizim için ne kadar özel olduklarını hissediyorlar. Salonumuzu ziyaret eden kadınların tüm sıkıntılarını ve kaygılarını kapının dışında bırakmalarını, çıkarken o sıkıntıya hiç bakmadan yollarına devam etmelerini istiyoruz, bu nedenle gerginliklerini azaltmak adına özel masaj, aynaya baktıklarında kendilerini daha çok sevmeleri için cilt bakımları ve leke tedavileri, bedenlerini daha da sevmeleri için zayıflama cihazlarında işlemler ile manikür ve pedikür uygulamaları yapıyoruz. Bize gelen kadınların çoğu, kendi güzellikleri ve bakımları için geliyorlar. Tabii ki dış faktörlerden de etkilenen kadın misafirlerimiz de oluyor ama bir sonraki ziyaretlerinde kendileri için geliyorlar bize. Önemli olan da bizce, bir kadının kendine yetebilmesi ve kendini beğenmesidir. ‘KADINLARIN GERÇEKTEN MUTLU OLMASINI SAĞLARDIK’- Elinizde sihirli bir değnek olsa kadınlar için neyi değiştirmek isterdiniz? Elimizde sihirli bir değnek olsaydı, kadına yönelik şiddetin tamamını kökünden yok etmek istedik. Tüm kadınlara mutluluk, sağlık ve güzellik verirdik. Kadınların bir damla dahi gözyaşı akıtmamasını sağlar, yüzlerine gülücük; gözlerine ışık saçardık. Klinik Psikolog Gül Er İşlek: - Gül Hanım, kendinizden ve çalışmalarınızdan bahseder misiniz? Merhaba, Klinik Psikoloğum. Klinik psikoloji alanında 10 senedir çalışmalarımı sürdürmekteyim. İlişkiler, çocuk, yetişkin ve aile danışmanlığı yaptım ancak bu dönemde daha çok, ilişkiler ve yetişkin danışmanlığı üzerine daha fazla yoğunlaşmış bulunmaktayım. Amerika, Hong Kong, Almanya’da ve ülkemizde alanımla ilgili tüm eğitimleri aldım ve almaya da devam etmekteyim. Bizim alanımız, eğitimi bitmeyen bir alan olduğundan sürekli kendimizi geliştiriyoruz. Daha önce birçok çalışma, seminer ve TV programlarına katıldım. Alanya’da kurmuş olduğum Gül Psikolojik Danışmanlık Merkezi’nde diğer psikolog arkadaşlarımız ile çocuk, ergen ve yetişkin üzerine çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. ‘BASKILAMIŞ, BASKILANMIŞ KADINLAR…’- Klinik Psikolog olarak yüzlerce kadınla çalıştınız elbette. Sizce kadınların sosyal yaşamda ve iş hayatındaki yerleri nedir? Danışan gizliliği hassasiyetinizi biliyoruz ama elbette isim vermeden oran verecek olsanız, kadınlar en çok hangi durumlar için size geliyor? Biz bugün biliyoruz ki, kadınların istihdama aktif şekilde katılmaya başlaması, hem iş yaşamında hem de sosyal yaşamda oldukça hızlı bir değişim sürecini başlatmıştır. Bugün dışarıdan bakıldığında, bu değişim kısmen kadınların daha rahat çalışma ve yaşam koşullarına sahip olmasına neden olsa da daha derin bir perspektiften bakıldığında kadınların halen iş dünyasında kısıtlı kariyer olanaklarına sahip olduğu ve iş dünyasında erkek meslektaşlarından daha derin bir uğraşı verdikleri görülmekte. Erkek egemen toplumlarda toplumun değer yargıları, kadının çalışmasının getirdiği yük, kadınların eğitimine önem verilmemesi, yasal düzenlemelerdeki eksiklikler vb. nedenlerle kadın çalışma hayatının içinde tam olarak görülmemekte. Klinik gözlemlere dayanarak şunu söyleyebiliriz ki, geleneksel baskılar ve erkek egemen toplumun dayatmasıyla kadın, gerek iş yaşamında gerekse sosyal yaşamda bir kadın olarak benliğini ortaya koyamamakta, baskılamaktadır. Bizim en çok karşılaştığımız bu baskılamış ve baskılanmış hissiyle gelen kadınlardır. Günümüzde pek çok yüksek öğrenim görmüş kadın eşi ve çocukları için kariyerinden vazgeçmiş ve ev hanımı olmuştur. Çünkü çocukların bakımı, evin idaresi vb. için ödenecek ek ücretler kadın çalıştığı zaman bunları karşılayabilecek ise ancak o zaman çalışmayı sürdürmesi düşünülmektedir. ‘KADINLAR, GELENEKSEL ROLLERİ AKSATMADAN İŞ HAYATINDA BAŞARILI OLMAK ZORUNDA KALIYOR’- Kadınların sosyal yaşam, aile ve iş hayatındaki yerini nasıl değerlendirirsiniz? Sizce toplum, kadınları iş hayatında ve sosyal yaşamda kabullenmiş durumda mı? Kadınlar elbette bir tanımlama ile sınırlandırılamaz ama sizce güçlü kadın kimdir? Daha önce de belirttiğim gibi kadınların iş yaşamına aktif bir şekilde katılmaya başlamış olması hızlı bir değişim sürecini başlatmış olsa da kadınların toplumda birey olarak var olma mücadelesi de içinde yaşadığı toplumsal yapıya bağlı olarak değişmiştir. Çünkü ülkemiz açısından en temel sorunlardan biri çalışan kadınların geleneksel rollerini aksatmadan çalışma yaşamlarında da başarılı olmak zorunda olmalarıdır. Kadınlara atfedilen roller ve beklentiler değişse de genellikle kadınların konumu hala erkelerden sonra gelmektedir. Bu nedenlerle toplum kadını, hala iş ve sosyal yaşamlarda tam olarak kabullenmiş değildir.Türkiye’de kadınların tüm olumsuzluklara rağmen ev ve aile sorumluluklarının yanı sıra iş yaşamının sorumluluğunu da üzerinde taşıması ve erkek egemen toplumda başarılı olması övünç kaynağıdır. Çünkü günümüzde çalışmak, kadınlar için sadece ekonomi ile ilgili değildir. Kendi öz güvenini kazanarak ayakta durmak çok önemlidir. Bu nedenle güçlü kadın, kendi iç potansiyellerinin farkında olan, kendi bağımsızlığına ve özgürlüğüne ulaşmak için çaba gösterendir. ‘ONLARA DEĞERLİ OLDUKLARINI GÖSTERMEK İSTERDİM’- Elinizde sihirli bir değnek olsa kadınlar için neyi değiştirmek isterdiniz? Elimde bir sihirli değnek olsa, bütün kadınlara ne kadar değerli olduklarını ve iç potansiyellerinin farkında olduklarında başaramayacakları hiçbir şey olmadığını gösteren bir ayna tutmak isterdim. Vantrolog ve Masal Anlatıcısı Zeynep Altop: - Zeynep Hanım, kendinizden ve yaptığınız faaliyetlerden bahseder misiniz? Merhaba. Ermenek'liyim. Evli ve bir çocuk annesiyim. Lisans mezunuyum. Şan, ses, nefes ve kişisel gelişim eğitimlerinin ardından Gençlik Merkezi bünyesinde özel bir programa tabi tutularak uzun yıllar liderlik yaptım. Profesyonel müzik yaşamı ile seslendirme tecrübelerimi kuklacılık sanatı ile küçüklüğümden gelen anlatıcılık özelliği birleşti ve Masal Anlatıcısı ve Vantrolog oldum. Alanımla ilgili etkinliklerin yanı sıra Masal Anlatıcılığı ve Vantrolog Kukla Konuşturma eğitimleri veriyorum. Aile Kulübü platformunun kurucusuyum. ‘AMACIM, ÇOCUKLARIN VE YETİŞKİNLERİN DÜNYASINA DOKUNMAK’- Aile Kulübü yolculuğunuz nasıl başladı, neler yapıyorsunuz? Vantrolog ve Masal Anlatıcısı olarak kendi kişisel yolculuğuma devam ederken, öncelikle çocukların, sonrasında yetişkinlerin dünyasına dokunmak en büyük amacımdı. Bu bağlamda doktordan diyetisyene, drama eğitmeninden psikologa bir çok kıymetli uzmanın yer aldığı Aile Kulübü adında bir platform kurduk. Platformumuz ve YouTube kanalımız Türkiye’de tektir. Kişilerin uzman videolarına ulaşabilecekleri Youtube kanalımızda ayrıca vantrolog dersleri, çocuklar ve yetişkinler için masallar bulunmakta. Bu sayede ebeveynler ve çocukların, internet dünyasında keyifli ve verimli zaman geçirmelerini sağlıyoruz. Üstelik tüm bunlar ücretsiz. Temelinde sağlıklı, bilinçli ve mutlu aileye kavuşmak istiyoruz. ‘KADIN KURTARILAN DEĞİL; KURTARAN OLMALIDIR’ - Bir masal anlatıcısı olarak, masalların içindeki kadınları nasıl değerlendiriyorsunuz? Masalların içindeki kadınları ve yaşamın içindeki kadınları dışarıdan bir gözle izlediğinizde hangi çıkarımlarda bulunursunuz? Aslında bu soruya şöyle bir cevap verebilirim, ilk masalı kim anlattı derseniz, efsane odur ki ilk masalı karnındaki bebeği korumak için bir kadın anlattı...Belki de o yüzden anlatıcıların çoğu kadındır. İyileşmek ve iyileştirmek için anlatır kadın, ifade edemediklerini masal yolu ile aktarır bazen. Masalların dünyasında zaman zaman güçlü, zaman zaman çatışmaların odağındaki insandır kadın ve genel olarak hep kurtarılmak istenen, ihtiyaç sahibi olarak yer alıyor. Fakat, masal anlatıcılığı ve masal terapileri ile masallar da değişime uğradı. Kadınlar, daha güçlü daha yenilmeze dönüştü. Bu durum da hem anlatıcı olarak beni, hem de dinleyicileri iyi hissettiren bir durum oldu. Çoğu kişiye sorduğumuz, “masalda bir kurtarıcı bir de kurtarılmayı bekleyenler var, bunların adı nedir?” desem, kurtarılmayı bekleyene kadın; kurtarana erkek ismi belirlerler. Kadının yeri, işte bu bilinç altındaki yer. Bu nedenle yazılı ve görsel tüm mecralarda, televizyon ve sinema filmlerinde, kitaplarda ve hikayelerde kadın, kurtarılan değil; kendini kurtaran olmalı, zorlukların altından kalkan kişi olmalıdır. ‘KADINI YARGILAYAN VE YALNIZLAŞTIRANLARIN ZİHNİYETİNİ DEĞİŞTİRMEK İSTERDİM’ - Elinizde sihirli bir değnek olsa kadınlar için neyi değiştirmek isterdiniz? Elimde bir sihirli değnek olsa kadınların hayatındaki adaletsizliği kaldırırdım. Giyimi, kuşamı, görselliği ile yargılayanların, “Elinin hamuruyla erkek işine karışma, çok gülme, çok konuşma” diyenlerin, kadına çocuk yetiştirme görevi verenlerin ve bunu yaparken de kadını yalnız bırakanların zihniyetini değiştirmek ve böyle düşünenleri alkışlayan değil yadırgayan toplum zihniyetine geçmesini isterdim. (Ebru Akarpat) Ekatarina Gündüz Halime Yılmaz Berrin Süneri Aliye Aydoğan Nihal Kurt Gül Nihal Kaya ve Canan İzidoğru. Gül Er İşlek Zeynep Altop

ircfrm.net için Yenialanya-com sitesinden alıntı yapılmıştır.
 
Üst